17 Eylül 2014 Çarşamba

Hayatı IKEA Kataloğu Tadında Yaşayan Şehir :Stockholm

Çocukla yurt dışında en rahat nerede gezersiniz sorusunun cevabı şimdilik kesinlikle Stockholm!
Tekne turundan hemen önce
Bu güzel Baltık şehrinin neredeyse tüm cazibe yerlerinde çocuklar için de bir şeyler var. Bir kaç saatinizi çocuğunuz için, bir kaç saatinizi kentin dört bir yanına serpiştirilmiş müzelerde kendiniz için geçirip, sonrasında vaktinizi ailecek yenilecek güzel yemeklere ayırırsanız bana göre harika bir Stockholm kaçamağı yapabilirsiniz.
Ve bu seyahatle ilgili belki de en güzel şey,İştar'ın  okulla beraber ne kadar olgunlaşmaya başladığını fark etmemizdi. Çok değil daha bir ay önce Çeşme sahillerini bir birine katan İştar "bebek" gitmiş, yerine bizim yanımızda bizimle aynı hızda yürüyen, "dur" dan "kalk" tan anlayan, eline boya kalemi verildiğinde en az yarım saat oyalanabilen bir "çocuk" gelmiş. 3 gün boyunca neredeyse hiç vukuatımız olmadı,meseleleri de sakince çözümledik.
İsveçte tren yolculuğu
Bu arada kendimi de takdir etmeliyim, hem bütçe dostu  hem de dolu dolu geçecek bir seyahati planlama işinde baya bir ustalaştım artık.
1. Gün:
Eğer Stockholm'de 3 gününüz varsa ( ki zaten orası en fazla 3 günlük bir şehir) ve benim gibi müze gezmeyi seviyorsanız havaalanındaki Tourist Info'dan Stockholm Card edinmenizi şiddetle tavsiye ederim. 3 gün için kişi başı ödeyeceğiniz 825 SEK ( TL değeri için kabaca 3'e bölün) kendini gayet güzel amorti ediyor çünkü İsveç her anlamda pahalı bir ülke.En basit bir müze bile neredeyse 50-60 TL. Ben  825 SEK verip,aşağı yukarı 1200 SEK değerinde harcama yaptım.
Skansken hayvanat bahçesinde
İlk gün "eski şehir" bölümü olan Gamla Stan'da dolanıp, kapanmadan Nobel müzesine girdik.Ucuz uçuşların genelde saatleri terstir ya, biz 6'daki uçağımıza yetişebilmek için 3 te kalkmıştık ve inanılmaz uykusuzduk.Üstelik havaalanında yanlış taraftan trene binince kendimizi Stockholm yerine  İsveç'in bir köyünde buluverdik ve şehir merkezine dönmemiz 4 saati buldu! Toplamda neredeyse 5 saat kaybettik. Koştur  koştur gezi teknesiyle Grand Canal turu yapıp,kentin civarındaki adaların etrafında şöyle bir gezdik.
Şehrin alışveriş caddelerinden biri olan Östermalm ve Normalm tarafında takılıp, oralarda bir şeyler yiyip, bir alışveriş merkezinden İştar'a  meşhur Brio trenlerinden bir başlangıç seti aldık  Östermalm'da bir şeyler içtikten sonra  otele döndük. Yani ilk gün tamamen Gamlastan,Normalm ve Östermalm tarafında geçti, pek ekstra bir şey yapmadık.
2.Gün Djurgarden
Evet evet tahta at!
Otobüse atlayıp Djurgarden' gittik. Son durakta inip, Skansen Müzesi'ne şen çocuklar gibi koşarak girdik, geleneksel İsveç köy yaşamı nasıl oluyormuş baktık, ahırdaki ata ot verdik, İsveç'in sembolü  tahta ata binip binip  fotoğraf çektirdik,akvaryumda neler varmış baktık, yılan şeklindeki kaydıraktan İştar'ın bin defa kaymasını izledik... ve hoop İştar aşırı oksijenden,aşırı aktiviteden 3 saatlik tatlı bir uykuya daldi.Biz de o sırada Djurgarden'daki yürüme mesafesindeki müzeleri gezdik ve gittiğimiz her yere Stockholm kartımızla ücretsiz girdik.
Skansken'de 2 gün bile geçirilir
İştar uyanınca babasıyla şehrin lunaparkı Grönalund'a takıldılar, ben de koşarak ABBA müzesine gittim.Olayı abartıp 2,5 saat orada takıldım , daha da takılırdım, gerçek bir ABBA hayranıyım zira! İştar'la babası da lunaparktaki 3-4 oyuncak hariç, neredeyse hepsine binmişler ve hiç sıra beklememişler. Ben de daha sonra oraya gittim ve şunu kesinlikle söyleyebiliri
m: arkadaşım Disneyland'in adı çıkmış. Oraya gidip de 1 dakikalık şey için minimum 40 dakika bekleyenin aklına şaşarım! Gelin Stockholm'e, alası burada var ve neredeyse tüm makinalar aynı.
Stockholm'de çocuk olmak
Hep beraber yine oralarda bir yerde bir şeyler yedik ve otele döndük.
Bu arada Stockholm'de hava hala güzel olsa da, güneş hala geç batsa da, saat 8 den sonra etrafta insan kalmıyor. Sosyal hayat bizim alışık olduğumuz gibi sokaklarda akmıyor.İnsanlar o saatten sonra ya evinde yada bir restoranda.Hani Alaçatı'da filan öyle bir kalabalık insan güruhu gezer ya, etten duvar olur hani, işte öyle amaçsızca gezen insan yok bu şehirde. Bizim de 3 gece boyunca otele dönüşümüz hep en geç 22:30 oldu. Zaten  yanımızda çocukla o saatten sonra yapacak bir şey yok, yada biz bulamadık, bilmiyorum.
3. Gün
Sabahtan yine Djurgarden'a gidip Aquarium'da deniz atlarına baktık,oradan koştur koştur İsveç usulü fantazi evi Junibacken'a gittik. Burası İsveçli çocuk kitabı yazarlarının kitaplarındaki kahramanlarla ve oradaki "settingler"de vakit geçirebilinecek bir cennet. Hangi kitaptaki hangi kahramandan yada nereden bahsedildiğini anlamasak da - ki bence biraz araştırmayı hak ediyorlar-İştar inanılmaz keyifli zaman geçirdi,Daha sonrasında bindiğimiz masal treni de - yine bir şey anlamasak da- keyifliydi.
İştar buralarda iyice bir  gazını aldıktan sonra uyuyakaldı ve biz de görmek istediğimiz müzeleri ve benim özellikle gitmek istediğim Fotografiska isimli fotoğraf müzesini gezdik rahat rahat
Bu arada güzel haber: tüm müzelerde internet erişimi herkese açık ve inanılmaz hızlı Stockholm'de. Fotoğraf müzesinin panoramik deniz manzarasına karşı kahve içerken  bu akşam harbi bir İsveç yemeği yiyelim artık dedik ve yine Djurgarden bahçeleri içinde -yanlış durakta indiğimiz için- koşa yürüye, puseti hiç kullanmadan seçtiğimiz restorana  gittik.
Ertesi gün dönüş uçağımız 4 saat rötarlı olunca,onca zaman İştar hanım boya kalemleri ve biraz ipad desteğiyle gayet güzel oyalandı, resmen kendimi cennette hissettim.
Ama rüya kısa sürdü ve İştar hanım döndüğümüzde eski formuna kavuşmuştu bile !
1900lü yılların başında İsveçli çocuklar bunlarla oynuyormuş desem?



Junibacken evi



Junibacken'daki karakterlerden biri



O bloklar tahta değil yumuşacık biliyor muydunuz?



10 Eylül 2014 Çarşamba

Uyku Sorunsalı, Yine Yeni Yeniden...

İştar doğduğu günden beri uyku konu başlığı altında çok problematik bir bebek asla olmadı  ama öyle saati gelince ( mesela 21 gibi) kendi yatağında  uyuyup, sabah 8'de  Prima reklamlarındaki gibi gülücükler saçarak uyanan o efsane çocuklardan da değil.
Zaman zaman biz de o şanslı azınlıktan olduk hatta o zaman" vay anasını hayat ne güzelmiş, ailemiz kuzey avrupa ülkelerindeki aileler gibi oldu, bi çocuk daha hemen yapalım " filan demişliğim de vardır ama senede 4-5 defadır o.
İlk 1 yıl gecede sadece 2 defa uyanmayı "mükemmel bir gece" olarak yorumlarken, şu an geldiğimiz noktada vaziyetimiz budur:
25 aylık kızım, uzun bir süredir gece 22:30 dan önce katiyen uyumuyor; gece mutlaka uyanıyor ve benimle/bizimle uyumaya devam etmek istiyor.
Buna ek olarak da son 2 gündür her sabah 6 gibi uyanıyor ve bir daha da uyumuyor.
Ayrıca Çeşme yada ev dışındaki her  hangi bir lokasyonda hele ki ortamda havuz,deniz,plaj vs varsa öğle uykusunu da reddediyor ve tüm günü uyumadan geçiriyor. Günün sonunda en münasebetsiz saatlerde ( örneğin 19-21 arası) uyuyup kalıyor sonra da Allah ne verdiyse gece 1 lere kadar bizle sohbet muhabbet.
Yani bu ne demek oluyor?
Sabahtan akşama kadar  İştar sürekli aktif, akşam yemek yemesi gereken saatte uyuyor; uyuması gereken saatlerde de uykusu olmadığı  için hoplayıp duruyor.
İzmirde kendi evimizdeyse iyi kötü en geç 22 gibi İştar'ı uyutuyorum.Biraz daha kassam 21'e çekerim. Ama burada da sorunumuz gecenin bi vakti uyanıp "annee anneee" seslenmeleri ve  ancak aramızda yatınca uyumaya devam etmesi.
Ekimin ilk haftası bayram. Yine seyahata gideceğiz,düzen bozulacak.
O yüzden ilk etapta hedefim uyku saatini 21'e çekmek ve geceleri uyanmaması için dua etmek !
Haydi bana bol şans!