7 Haziran 2013 Cuma

Adım Adım Yürüme

İştar her geçen gün daha büyük hızla kendini yürümeye hazırlıyor.
Dün gözümün önünde herhangi bir yere tutunmadan şak diye kalktı, bir süre ayakta dengede durdu ancak elbette hikaye poposunun üzerine oturmakla bitti.
Bir yerlere tutunup kalktıktan sonra mutlaka ellerini bırakıp öne doğru bir kaç adım atıyor.Kendi fiziksel sınırlarını keşfetmek ister gibi sanki.
Geceleri artık rahatız. İştar en geç 9 da uyumuş oluyor, sabah 7 ye kadar da uyanmıyor.Çok nadiren uyandığında da ağzına emzik verince hemen uykuya geri dönüyor.
Sabah altını açma,kahvaltısını hazırlama ve yedirme görevleri babasında olduğu için , seyahate gittiği zamanlar hariç gayet rahatım;uykumu almış dinç olarak kalkıyorum. Darısı bebekleri gece uyanan tüm annelerin başına!

4 Haziran 2013 Salı

Olayların Ortasında Anne ve Kızı

. İştar kızım, daha 2 hafta önce İstanbul' daydık ya birlikte? O şehrin tam göbeğinde ufak bir yeşillik alan  var:Gezi Parkı ismi. Taksim'i yayalaştırma projesi çerçevesinde o parkın da olduğu bölgeye alışveriş merkezi, cami yapılacağı söylendi önce.Ve bir sabah buldozerler gelip Gezi Parkı 'ndaki ağaçlardan bir kaçını sökünce bir grup duyarlı insan durumu protesto ettiler, ama nasıl? Oraya gidip, sakin sakin oturup şarkılar söylediler,slogan attılar sadece.
 Ve yine bir sabah o masum insanları dağıtmak ve eyleme son vermek için polisin herkese biber gazı sıkmasıyla ,ufak çaplı ve çevreci bir tepki olarak başlayan durum, toplumsal bir kırılım noktası haline geldi.Bir anda sade vatandaş,işçi,emekli,sanatçı,öğrenci binlerce insan Gezi Parkı'na doluştu ve el ele tutuşarak polisin bu tavrına, Gezi Parkı'ndan sökülen ağaçlara, oraya yapılacak AVM' ye ve tüm bunlardan öte, uzun süredir devam eden ancak özellikle son 1 yıldır etkisini iyiden iyiye hissettiren "yaşam tarzı müdahalesine" karşı birlik oldular, seslerini duyurmak istediler. İştar kızım, maalesef o insanlar da yine polis tarafından gazlandılar. Bir çok kişi yaralandı,gazdan herkesin gözü yaş içinde kaldı.Bu defa daha da fazla insan geldi, annen baban gibi, sıradan insanlar. Belki hayatı boyunca hiçbir ideolojik eğilimi olmamış,protestonun "p" sini bilmeyen sıradan insanlar..Twitter, Facebook gibi sosyal medyalarda örgütlenen bu güruh meydanlarda saatlerce slogan attılar,işten çıkıp geldiler, evden poğaça pişirip geldiler.Taksim'de başlayan protestolar, senin doğduğun şehre de yayıldı. Binlerce İzmirli, Gündoğdu Meydanında toplandılar,barışçıl bir şekilde Taksim direnişine destek verdiler.Aynı durum pek çok başka şehirde de devam etti. Her gün, göstericilere polis müdahale etti, yine bir çok insan yaralandı.Akşam 9 itibariyle, seni uyuttuğum sıralarda oturduğumuz site tencere tava sesleriyle inliyor, herkes avazı çıktığı kadar hükümeti istifaya çağırıyor. Son 6 gündür, toplumun belli bir kesimi "ehh yeter be artık" diyor avazı çıktığı kadar. Durum artık Gezi Parkı direnişine destek olmaktan çıktı, bir başka yöne doğru evrildi, park sembol oldu.
İzmirden direnişe destek görüntüleri

İzmirliler her aksam iş çıkışı Gündoğdu meydanında
Olan bitenlere, seni doyurmak ve uyutmakla mükellef olduğum için meydanlarda destek veremiyorum ancak içim o kadar rahat ki artık. Ne olursa olsun apolitik bile olsa kırmızı çizgileri olan, fikri hür,aydınlık, modern bir kesim var ki bu ülkede, seni ileride İran benzeri bir rejimin parçası olmaktan kurtaracaktır anneciğim.
İran'ın pek çok kentinde müşterilerimiz var. Tahran'daki bir sektör fuarına o dönem tüp bebek tedavisi gördüğüm için katılamamıştım. Ancak  bundan 4 sene önce,yaklaşık 5 saat İmam Humeyni havaalanı transit bölümünde kafamda uyduruk bir başörtüsü,kollarım görünmesin diye giydiğim ceketimle havalandırması çalışmayan alanda oldukça sıkıntılı saatler geçirmiştim ve o bile bana yetmişti. Asıl gideceğim yer olan Tayland için uçağa binmeden önce tepeden tırnağa kara çarşaf giymiş bayan güvenlik görevlileri her yanımı kontrol amaçlı mıncıklamış ve gidecek tüm yolcuları da çabuk olalım diye herhalde bol bol Farsça azarlamışlardı. Amannınn nidalarıyla hepimiz başörtülerini bir kenara atıp Tayland uçağına binmiş ve arkamıza bile bakmadan devrimin kentinden kaçmıştık.
Zaman zaman beni ziyarete gelen İranlı müşterilerim yanlarında bazen eşlerini ve çocuklarını da getirirler, yada en azından cep telefonlarından çocuklarının fotoğraflarını gösterirler.İran'da bir kız çocuğunun başının kapanma yaşı 4.
7 yaşından sonra ise mutlaka şeriat hükümlerine uygun hareket etmeli.Elbette İran'daki kısıtlamalar Suudi Arabistan kadar değil ancak benim tanıdığım tüm İranlılar bu yaşam tarzı müdahalesinden son derece rahatsızlar.Kadınlar Türkiye'ye geldiklerinde yeniden doğmuş gibi oluyorlar, derhal başörtülerini ve pardesülerini fırlatıp atıyorlar. Çoğu da genellikle alışveriş ,estetik ameliyat yada adam gibi denize havuza girebildikleri bir tatil  için buralara geliyor.Bu noktada işte hep merak eder dururum: "Bu insanlar inanışları gereği örtünmüyorlar mı? Yoksa bu onlara bir dayattırma mı ?"
Peki madem dayattırma, nasıl oldu da ezici çoğunlukla ve gayet de demokratik yollarla rejimini bir gecede değiştiriverdi o ülke?İşte, belki de bizde günlerdir meydanları dolduran o kitleler ya sayıca azdılar orada yada direnmek yerine ülkeden kaçmayı yeğlediler.
Her ne olursa olsun,  İştar adına içim çok daha rahat.Büyük ihtimalle iktidar olaylardan sonra söylemlerini yumuşatacaktır, burası gerçek ancak şundan eminim ki kızımın gelecekteki ülkesi asla İran olmayacak, olamaz.Meydanlarda sloganlar atan yüz binlerce insan buna izin vermeyecektir.

3 Haziran 2013 Pazartesi

Ve Artık Köpekten Korkuyoruz

Boşuna dememişler fobiler kişinin  hatırlamasa dahi yaşadığı bazı travmatik olaylar sonucu kendini koruma içgüdüsünden gelişir diye.Hafta sonu İştar Hanım için yine gündem yoğundu. Cumartesi babasıyla beraber şirket pikniğine gidip, çalışanların arasında kucaktan kucağa dolaştı, oradan da babası onu Marmariç köyüne götürdü.Eve döndüklerinde saat 9 u geçmişti.Yemek,banyo derken cuup yatak! Cumartesi günü ben onlarla değildim, neredeyse tüm gün baba kız günü olarak geçti.
Pazar ise niyetimiz İştar'ı denizde sokmaktı.Bikiniler, şapkalar,güneş kremleri hazırlandı, biz de mayolarımızı giydik ancak hanım efendi gündüz uykusundan bir türlü uyanamadı. Evden çıkış saatimiz 3'e geliyordu neredeyse.Urla'da bir şeyler yemek için buluşmuş arkadaşlara uğrayıp oradan da denize gideriz dedik ancak arabadan dışarı adımımızı atar atmaz havanın oldukça serin olduğunu farkettik. Eh, denize girme planı oracıkta bahçede mangala ve biraya döndü tabi.
Ve gittiğimiz o güzel bahçenin sakinlerinden iri beyaz bir köpek sayesinde İştar kızım artık köpeklerden korkuyor. Köftelerin kokusunu alan köpek etrafta dolanmaya başladı. İştar her köpek görüşünde yaptığı gibi inanılmaz heyecanlandı, parmağıyla onu işaret etmeye başladı. O sırada mama sandalyesinde oturuyordu.Derken köpek birden bire havlamaya başladı ve İştar korkudan resmen titredi! Önce bi durdu, durumu anlamaya çalıştı ve salya sümük ağlamaya başladı.
Aşıdan aşıya ya da böyle çok nadir anlarda ağlayan kızımın gözyaşlarına hiç dayanamıyorum. Neyse bir süre sonra sakinleşti sakinleşmesine ama artık köpeklere karşı sevgi dolu hatta elmayra kıvamındaki İştar gitmiş, yerine köpekten korkar olan bir bebek gelmişti.Köpeğe bakmak dahi istemiyordu.
Sonraki durağımız olan yakın bir yerde oturan arkadaşlarımızın da yaşlı ama çok sevimli üstelik boyut olarak daha küçük bir köpekleri var. Julyet, havlamıyor ancak yaşı çenesine mi vurmuş ne, konuşur gibi sesler çıkarıyor. Maalesef İştar Julyetin yanında  da rahat edemedi. OK, Julyet etrafında dolanmadığı sürece rahatça emekliyor ancak  ne zaman Julyet  İştar'a doğru hamle etse, normalde sevinç çığlıkları atıp bir de Julyet' in kuyruğunu çekecek olan İştar panikleyip, ağlayıp hemen onu almamız için kollarını kaldırıyor.Cidden korkuyor,yaşadığı telaş yüz ifadesinden ve çıkardığı seslerden belli oluyor.
Oysa daha bir gün önce başka bir köpekle ne güzel oynamışlar babasının dediğine göre.
Umarım zamanla bu fobisi geçer de İştar kızım çok sevdiği köpeklerle (yani havhavlarla ) yeniden barışır.