İştar kızımın hayata ilk merhaba dediği yer sıcak ana rahmi değil, yaşadığım şehirdeki bir tüp bebek merkezinin embriyoloji laboratuarındaki kültür sıvısı içinde oldu.Ben infertilite tedavisi görenler kategorisinde şanslı olanlardandım; " ay evet bizim çocuğumuz olmuyor galiba" dememle, tüp bebek merkezinden "eşiniz hamile" haberinin gelmesi arasındaki süreç sadece 4 aydı.
Denedik, denedik, olmadı; e yaş da 30'un üzerinde olunca fazla beklemeden doktora koştuk.Hormon değerleri ölçüldü biçildi, bakıldı ve 2 ay üst üste aynı sonucu veren rapora göre durum baya kötüydü: FSH (yani yumurta rezervlerimi belirleyen değer, ne kadar düşükse o kadar çok yumurta rezervi var demek) değerim 13-14 arası bir yerdeydi. 15 olduğunda zaten menapoz süreci başlıyordu. Doktorum beyanatını verdi: koşa koşa en yakın tüp bebek merkezine gidile, öyle aşılamaymış vs miş başka yöntemler vakit kaybı olur"
Karalar bağlandı, eşe dosta telefonlar açıldı, ağlanıldı,üzünüldü elbette.Hemen çocukluk arkadaşımı da anne yapan bir tüp bebek merkezini aradım, durumu anlattım, hemen gelin dediler ve tedavi sürecim başladı.
Esasen "tüp bebek tedavisi" denilen şey öyle aylarca süren bir yontma-onarma değil, proses aslında gayet basit. Hatta tüp bebek merkezlerinin devlet hastaneleri tadındaki bekleme salonlarını düşünecek olursak, kişiye özel bir tedaviden dahi bahsetmek mümkün değil.
Her şey fotokopiyle çoğaltılmış yapılacaklar listesi yada aynı şeyleri günde 50 defa anlatmaktan yorgun düşmüş bezgin hemşirelerin üç dakikada anlattıklarından ibaret.
Bana göre tüp bebek mevzusunda en zor şey, etaplar arasındaki beklemenin yarattığı negatif psikoloji. Heyecan/endişe/stres katsayısı eksponansiyel olarak artan bu etaplar kısaca:
1. yumurta geliştirici iğneleri kullanıp bitirdikten sonra bakalım senin çift sarılılar ne alemde diye gidilen ultrason seansı ( çünkü bu aşamada yeterli gelişim olmadıysa tüp bebek maceran başlamadan bitiyor)
2. sağsalim genel anesteziyle senden alınan yumurtaların,baba adayının spermiyle laboratuar ortamında flörtleştirilmesi sonucu oluşan embriyonun 2-3 gün yine aynı yerde nadasa bırakılması
3. transfer günü tanrının bize bahşettiği idrar tutma kaslarının sağlamlığına şükrederek, üstünde poposu açık ameliyat önlüğüyle bir sedye üzerinde sıranı bekledikten sonra ameliyathaneye girip laboratuar yapımı bebeğinin rahmine top gibi atılıp implante ettirilmesinden sonraki 10 günlük tutunma aşaması
4. bir sabah gidilen tüp bebek merkezinde biraz kan verip, 1-2 saat sonra hamile misiniz değil misiniz haberini almak için dualar eşliğinde beklenilen aşama ( ki işte tam burası tüm heyecanların doruk yaptığı an)
5. yapılan kan testinde hamile olduğunuz anlaşıldıktan sonra " du bakalım belki öyle değildir, gel bi daha kontrol edelim" dedikleri; sizin eşe, dosta, herkeşlere haber verdiğinize pişman olup, gidip bir daha kan verdiğiniz ve sonucu beklediğiniz etap ( ki tedavi süresince her gidişimde kanımı alan aynı bayan, hamile olduğumun anlaşıldığı o ilk kan örneğini şans eseri kendisi değil de bir başka hemşire aldığı için ikincide olaya dahil olmak istemedi ve oturup hep birlikte illa o hemşirenin gelip yeniden kan almasını bekledik.Modern tıbba ve rasyonel düşünceye buradan selamlar)
6. Bebeğin kalp atışlarının duyulduğu bir hafta sonraki ultrason seansına kadar beklenilen son etap
Bu da bittikten sonra tüp bebek fasilitesine elveda denilerek,artık her standart kadın gibi bir doğum doktoruna devam ediliyor ve 10 hafta sürecek progesteron iğnelerine başlanıyor.
Darwinizm avukatlarına göre tüm canlı türlerinde gelişmiş olan, doğal seleksiyon ilkesi gereği gelişimi daha düşük seviyede seyreden alt türleri yok ederek yayılımını sürdürecek. Yani doğa, iyi olanı koruma ve çoğaltma, kötüyü de defetme ilkesine göre çalışıyor!
Tüp bebek tedavisinde de temel amaç en iyi yumurtayla en iyi spermi buluşturmak ve oluşan embriyolar arasından en iyisini anneye transfer etmek. Yani seçilmişin de seçilmişi söz konusu. Şu GDO'lu besin tartışmaları bir tarafa, acaba bundan 30 sene sonra insanlar çocuk sahibi olmak istediklerinde en iyi gene ulaşmak için tüm döllenmeler laboratuarlarda mı yapılacak?
"Hmm , biraz resim biraz müzik yeteneği, az biraz da liderlik, IQ en az 180, boyu fidan ,endamı yaman olmalı, Türküm; bizde sarışın bebe sevilir, kara kaş- kara göz zinhar koymayın" falan diye katalogdan kodu belli özellikler seçeceğiz belki de.. Acaba günümüzde son umut gidilen tüp bebek merkezleri pişik kremi misali geleceğin vazgeçilmezi yada olağan durumları arasına mı girecek? Hatta normal doğum versus sezeryan tartışmaları gibi gelecekte doğal döllenmeyle oluşan hamilelik versus tüp bebek hamilelikleri gibi bir ikilemin içinde mi bulacağız kendimizi? Belki yine o zamanki politikacılar da işe çomak sokarlar, belli mi olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder