İlk 3 Ay- Endişe ve Rölanti
İlk 3 ayım, kanıma girip- bilinçaltıma sızan kendi de aynı yollardan geçmiş çocukluk arkadaşım sayesinde , her an bebeği kaybedebilirim endişesiyle işten güçten izin alıp annemlerin evinde, her türlü stres ve endişeden koşar adım kaçarak geçti. Doktorlara göre 10. haftadan sonra tüp bebek gebeliği ve normal gebelik arasında istatistiksel olarak hiçbir fark kalmıyor ancak tek yumurtayla mucizevi şekilde hamile kalmış bir anne adayına bunu anlatmak çok zor. Bu eve kapanma döneminin bana getirisi ayıma göre oldukça önden giden kilo alımım ve son zamanlarda stres katsayısı dayanılmayacak seviyeye gelmiş işyerimden uzaklaşıp biraz silkinip kendime gelmem. Her sabah 9 da eve gelen iğneci amcanın yaptığı progesteron iğneleriyle her yanım delik deşik olmuştu ama ne gam! Bebek bekliyordum artık, işallah ben de anne olacaktım!
Ve Ocak ayına geldigimizde bebeğimizin cinsiyetini öğrendik:kız! Artık ona bakla,yaratık,pirinç,the thing,piknik tüp vs gibi şeyler yerine, ismiyle yani İştar olarak hitap etmemin zamanı gelmişti...
İlk 3 ayımı bitirdikten sonra evime geri döndüm ancak doğum yapana kadar bilerek ve isteyerek hayatı rölantide yaşamaya söz verdim kendi kendime.
İkinci 3 Ay - Bol Alışveriş ve Gebelik Diyabeti
Allaaam fil olucam ben endişesiyle her gün spora vuran bünye, çok geçmeden genetik mirasımın parçası olan uzun boy, uzun bacak yada geniş omuzlar gibi güzel şeylerin yanı sıra, gebelik diyabeti ve varislerden dolayı gün be gün şişen ayak bilekleri ve ayaklarla tanıştı.Şiş ayak, öğrencilik yıllarının 8 saatlik İzmir-İstanbul otobüs yolculuğunda Sabuncubeli mevkiine gelindiğinde farkedilen ama üzerinde durulmayan bir konuydu, diyabetle olan ilişkimse marketlerin diyabetik ürünler bölümünden "hmm bunun kalorisi de düşüktür allah bilir "düşünceleriyle alınan reçel yada çikolatadan ibaretti.!
Ama o genler bana ihanet etmiş, şeker yüklemesi testi sonucum "oha yok artık" seviyesinde çıkmıştı. Elde rapor doktora koşuldu, şişen ayak ve artan varisler için yapılabilecek pek birşey yoktu ancak gebelik diyabeti çok mühimdi, hemen diyete başlanmalıydı.
Karalar bağlanarak, hamile halimle canım ekler pasta çekerse napıcam ben diye başlanan glisemik endeksi düşük özel diyet listem, umulmadık şekilde benim kurtarıcım oldu. Doğurduğum güne kadar harfiyen uyguladığım diyetim sayesinde doğuma sadece 10 kilo alarak girdim, şiş ayaklarım hariç süper fit bir hamileydim, hani neredeyse "hohoyt iyi ki gebelik diyabeti çıktı bende" diyeceğim. Çünkü muhtemelen bebeğin canı çeker şimdi diyerek kalan aylarımı bilumum abur cuburla tıkınarak geçirip, sevimli bir ay parçası olarak ortalarda dolanacaktım!
Kan şekerimi dengelemek için neredeyse her gün 4 km yürüyüş yaptım ve bu süreçte Uno Denge Light ekmeğin lezzetini, light süt ve light yoğurdun da gayet tatmin edici olduğunu, yulaf kepeğinden sütlaç,helva ve bilumum tatlıların da yapılabileceğini öğrendim. Asla aç kalmadım ve açıkçası şu an hamile kaldığım kilonun 4 kilo altındaysam sebebi o zamanlardan kalma beslenme alışkanlıklarımdır. Eğer sizde de gebelik şekeri yüksek çıktıysa hiç üzülmeyin,hatta sevgiyle kucaklayın bu durumu;muhtemelen yarım dünya bir hamile olmayacaksınız!
Bu döneme Dubai'deki Carters-Gymboree vs bilindik mağazalardan birim fiyatı 10 USD'lık cicileri sevinç naraları atarak aldığım ve vay anasını çölün ortasına neler yapmış adamlar diye klasik Türk geyiğini yaptığım kısa bir seyahat de sıkıştırdım.Kendimden esirgediğim ilk Burberry alışverişini de kızımın şerefine bu alışveriş cennetinde yapıp kredi kartıma abandım. Sonraki ay sektörel bir fuar için gittiğim Milano'da Via Montenapoleone'de yine bir ilke imza atarak tutup, görmemişin kızı olmuş hesabı Versace'den pembe bir bebe çantası da almayı ihmal etmedim. Son günümüzde Como yolunda keşfettiğimiz Chicco Village da etiketi 70 euro, indirimle 5 euro olan hamile kıyafetleri ve diğer ıvır zıvırları da klasik Türk kurnazlığıyla hemen oracıkta sahte bir adres verip edindiğim Chicco card ile alıp son noktayı koydum. İştarın giysi dolabı gelen hediyelerle birlikte bir hayli zenginleşmiş hatta yaptığım envanter hesabına göre, stok maliyetimiz son derece mütevazi giyinen kocamla ikimizin toplam taşınmazlarına yakın hale gelmişti.
Son 3 Ay- "Allaam Çok Sıcak Burası!" ve Şiş Ayaklar
Bastıran sıcaklarla birlikte hepten kabına sığmayan ayaklarıma uyan tek şeyin bir terlik olduğu gerçeğiyle yüzleştim ve resmen son 3 ayımı hep aynı terlik ve 41 numara Campers deri spor ayakkabıyı giyerek geçirdim. Berbat ötesi derecede şişmiş ayaklarım haricinde inanılmaz fit ve sağlıklı bir hamileydim.Hiç ağırlaşmadığım için son güne kadar her işimi kendim yaptım,yoğun çalıştım ve çok şükür her şey de yolunda gitti.. Bu arada oda hazırlıklarımız hız kazandı, hayır pembe olmasın dedik, hadi kıro pembe olmasın bari toz pembe olsunda karar kıldık.Arkadaşlarımızın arasında en geç anne baba olmamızın en büyük faydasını bu aşamalarda gördük.Elimizde hazır alış veriş listeleri ve test edilip onaylanmış tedarikçi isimleriyle cidden hiçbir detaya kafa yormadan sadece indirimleri kollayarak tüm eksikleri tamamladık.Beşik,puset gibi temel ihtiyaç malzemeleri de İştar hanımın müstakbel kuzeni Zeynep'den gelince artık herşeyimiz hazırdı.
Mayıs sonu itibariyle bastıran sıcaklar bana da kelimenin tam anlamıyla "bastı".Her gece 18 dereceye ayarlanmış klimanın altında yatarak yine de kavrulurken, eşim battaniyenin altında titriyordu. Her yer sıcaktı,her şey sıcaktı, sıcak çok sıcaktı!!
37. hafta itibariyle ," hadi hastanede görüşürüz" diye vedalaştığımız insanlarla ertesi hafta yeniden bir araya gelmek de son 1 ayın klasiklerinden olmuştu. İştar hanımın keyfi yerinde,yediği önünde yemediği arkasındaydı ki gelmeye hiç de niyeti yok gibi görünüyordu. 39. hafta itibariyle işe gitmemeye başladım ki bıraksan hala çalışacak durumdaydım.
40.haftayı doldurduğum gün,doktorum beyanatını verdi: suyun yerinde,plesantan genç yani özetle daha bu bebek takılır orada ama çok irileşirse de normal doğum şansımızı kaçırırız. Cuma sabah hastaneye yatışınız yapıla,suni sancıyla doğum başlatıla!
Ve 13 Temmuz Cuma (evet Friday the 13th) sabahın kör bir vaktinde ama 40 derece sıcak havada, artık dayanılmayacak derecede şişen ayaklarımda 41 numara yeni Sabo terliklerim, bagajda hastane bavulum,bilumum pembe oda süsleri ve can sıkıntısından bir önceki hafta ellerimle hazırladığım agucuklu gugucuklu bebek şekerlerimizle İştar hanıma kavuşmak üzere hastaneye gittik.
Minik baklam 9 ayda büyümüş,kocaman olmuş ve dış dünyayla yüzleşmeye hazırdı artık...İyiydik ama böyle be güzel kızım...