Aşağıdaki seyahat anektodları bir haftada yaşadığımız en rezil durumlarımızı kapsamakta olup, bu yaşlarda bir bebekle 3 günden uzun süre yurt dışına seyahate gidecek ebeveynler için uyarı niteliğindedir!
Paris tatilinin pembe yanları ise sonraki yazıda..
4 Ağustos Pazar:
Paris tatilinin pembe yanları ise sonraki yazıda..
4 Ağustos Pazar:
Saat 03 e kadar mışıl mışıl uyuyan İştar Hanım, pasaport kontrolünden hemen sonra şak diye uyandı ve uçak kalkana kadar da uyumadı, bütün havaalanını da tavaf etti. Uçağa binmeden hemen önce gatein önünde beklerken ön sırada oturan fransız bir aileye daha doğrusu çocuklarına ve yedikleri cipse tebelleş oldu, oradan koşturarak kitap okuyan başka bir adamı elleriyle taciz etmeye kalktı. ben koşarak onu kucağıma almaya çalışınca ağlayarak kendini yere atmaya çalıştı vs..Paris'e vardığımızda İştarın uyuduğu saatlerde audio guide eşliğinde Louvre müzesini gezebildiğimiz kadar gezip oradan Jardin de Tuileries'e yollandık.Bahçedeki çimlere yayılıp biraz rahat ederiz diye düşünürken bizimki sağda solda huzur içinde oturan adamlara tebelleş oldu, yerdeki sigara izmariti başta olmak üzere her türlü atık nesneyi ve daha da tehlikelisi taşları ağzına attı, durduğu yerde durmadı sürekli koştu, yuvarlandı, düştü , kalktı, beni resmen çıldırttı.
5 Ağustos Pazartesi
Cite Des Enfants'a gittik ancak kapalı olduğunu görünce yakınındaki çimlere attık kendimizi piknik için. Fakat İştar Hanım bu durur mu? Hemen az ilerideki öğrenci grubuna elinde oyuncaklarıyla gidip şirinlikler yapmaya başladı, zavallıların ellerindeki yiyecekleri tek tek mıncıkladı, saçlarını çekti. Utanarak yanlarına yanaştığım gruptan İştar'ı kucağıma almaya kalktığımda da sanki etinden et koparıyorlarmış gibi ağlamaya başlamaz mı? Çimlere bırakınca da ışık hızıyla fırlayıp kaçıyor velet, tutabilene aşk olsun..
6 Ağustos Salı
Disneyland günü!Ve yeni bir alışkanlık: İştar artık tak diye pusete oturmuyor, oturmamak için resmen direniyor,ağlıyor.Sürekli babasının kucağında durmak istiyor,e haliyle o kadar zaman babası kucakta taşıyınca yoruluyor bunalıyor adamcağız..Disneyland' da her yer kuyruk, fastpass bizim istediğimiz oyuncaklarda yok. Her şey inanılmaz pahalı, dandik fast food yemekler bile dünya para tutuyor.Saat 4 e kadar dünya bebekleri ( It's a Small World) hariç başka bir oyuncağa binemiyoruz çünkü gittiğimiz her yerde minimum 60 dakika bekleme süresi veriyor. Fakat bu durum en çok İştar'a yaradı çünkü Adventureland bölümünün içinde bulduğumuz parkta deli gibi koşturdu, diğer bebelerle oynadı, eğlendi tabi sürekli peşinde nöbetleşe ya ben ya babası.. Belli bir saatten sonra azalan kuyrukta bekleme süreleriyle birlikte arka arkaya Karayip Korsanları,Pinokyo,Uçan Fil Dumbo ve Dönen Fincanlara bindik ama maalesef Dumbo bizi uçururken korteji kaçırdık! Bu konuda gerçekten çok üzgünüm..
7 Ağustos Çarşamba
Cite Des Enfants'a tekrar gittik fakat gişedeki görevliye yutturduğumuz bizim velet 2 yaşında yalanını, asıl müze girişindeki kadın yutmadı ve ailecek oradan deporte olduk, paramızı iade ettiler!Özellikle İştar'ın babasındaki hayal kırıklığı inanılmaz seviyedeydi.Senin cüceliğin yüzünden bak bizi almadılar diye söylene söylene olay mahalini terk ettik.
8 Ağustos Perşembe
Meksika'da tanıştığım ancak aslen Pariste ikamet eden Alma ve 4 aylık kızı Alexa ile buluştuk.Pusette oturmayı reddeden ve sürekli bağ bahçe koşturmak isteyen İştar'ı babası alıp bir yerlere gitti ama 1 saat sonra döndüğünde bitik vaziyetteydi. Oradan saat 5 teki Orsay müzesi özel turumuzun yarısına kadar uyuyan İştar Hanım, maalesef pişik olduğu için çığlıklar ata ata (ki böyle ağlaması ancak aşı zamanında olur) uyandı.Desitini bezi zor yetiştirdim.
9 Ağustos Cuma
Büyük hayallerle çıktığımız bisikletle Versay bahçesi turu tam bir fiyasko oldu. En başta babasının arkasındaki bebe aparatında keyifli keyifli giden İştar hanım mızıldamaya sonra da ağlamaya başladı, tura katılan amerikalılara rezil rüsva olduk. Piknik molasında herkesin sandviçine el attı, rehbere biberon ikram etti.Yolculuk sırasında uyayakaldığı için ben hiçbir yeri göremedim. En sonunda asıl saraya ulaştığımızda ise ehh yetti gayri deyip gruptan ayrıldık (bu sırada bisikletleri bırakmıştık) ve İştarı sarayın bahçesine saldık. Elbette yine yerde bulduğu her şeyi ağzına attı, taşları oradan oraya savurdu.
10 Ağustos Cumartesi
Luxemburg bahçesine piknik için gittik, içerisi İştar için her türlü park koşturmaca vs fasilitileri ile dolu bir yer.Efendi efendi piknik yapan insanların arasına çimdiğimizde İştar hanım her türlü balon,oyuncak vs ekipmanına rağmen ışık hızıyla diğer grupların arasına karıştı, herkesin yiyeceğine el attı, başka çocukların balonuna saldırıp ağlattı. Alelacele yemeğimi yiyip koştura koştura en yakın parka gittik. Kumlu alanda saatlerce oynadı, ona buna sataştı, başka çocukların oyuncaklarını kovalarına el koydu. Özellikle zavallı Rus bebesinin İştar'dan çektiği anlatılmaz,yaşanır.Uçağımız 23:30 da idi ancak İştar'ın sakinleşip uykuya dalması neredeyse gece yarısını buldu. Tam İzmir'e vardık, eve girdik ki hoop İştar yine ayakta yine mızıltılı..
Sonuç:
Bende sıkıntıdan stresten kocaman bir uçuk çıktı, eşim bunalımların eşiğinden döndü.Bizi Çeşme'de bırakıp arkasına bile bakmadan İzmir'e kaçtı.Bakıcısı 22 Ağustosa kadar izin kullandığı için şu an annemlerin yanında Çeşme'deyim ve Pazar gününden beri yorgunluktan dışarı adım atacak halim yok.Sadece işimi gücümü yürütecek gücüm kaldı..
9 Ağustos Cuma
Büyük hayallerle çıktığımız bisikletle Versay bahçesi turu tam bir fiyasko oldu. En başta babasının arkasındaki bebe aparatında keyifli keyifli giden İştar hanım mızıldamaya sonra da ağlamaya başladı, tura katılan amerikalılara rezil rüsva olduk. Piknik molasında herkesin sandviçine el attı, rehbere biberon ikram etti.Yolculuk sırasında uyayakaldığı için ben hiçbir yeri göremedim. En sonunda asıl saraya ulaştığımızda ise ehh yetti gayri deyip gruptan ayrıldık (bu sırada bisikletleri bırakmıştık) ve İştarı sarayın bahçesine saldık. Elbette yine yerde bulduğu her şeyi ağzına attı, taşları oradan oraya savurdu.
10 Ağustos Cumartesi
Luxemburg bahçesine piknik için gittik, içerisi İştar için her türlü park koşturmaca vs fasilitileri ile dolu bir yer.Efendi efendi piknik yapan insanların arasına çimdiğimizde İştar hanım her türlü balon,oyuncak vs ekipmanına rağmen ışık hızıyla diğer grupların arasına karıştı, herkesin yiyeceğine el attı, başka çocukların balonuna saldırıp ağlattı. Alelacele yemeğimi yiyip koştura koştura en yakın parka gittik. Kumlu alanda saatlerce oynadı, ona buna sataştı, başka çocukların oyuncaklarını kovalarına el koydu. Özellikle zavallı Rus bebesinin İştar'dan çektiği anlatılmaz,yaşanır.Uçağımız 23:30 da idi ancak İştar'ın sakinleşip uykuya dalması neredeyse gece yarısını buldu. Tam İzmir'e vardık, eve girdik ki hoop İştar yine ayakta yine mızıltılı..
Sonuç:
Bende sıkıntıdan stresten kocaman bir uçuk çıktı, eşim bunalımların eşiğinden döndü.Bizi Çeşme'de bırakıp arkasına bile bakmadan İzmir'e kaçtı.Bakıcısı 22 Ağustosa kadar izin kullandığı için şu an annemlerin yanında Çeşme'deyim ve Pazar gününden beri yorgunluktan dışarı adım atacak halim yok.Sadece işimi gücümü yürütecek gücüm kaldı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder