Her şeyi pozitif yanından görüp,aksaklıkları sıkıntıları etrafa yansıtmadan yaşamayı becerebilen insanlara hep özenmişimdir.Ben onlara Ayşe Armanlaşmış kitle diyorum. Hani hep sevgilimle şöyle iyiyiz, şunu yedik bunu içtik, çok eğlendik, çok şanslıyız ki... diye başlayan cümleleri vardı ya onun. Sanki hiç kötü bir şey gelmiyormuş gibi başına.
Aha işte bu yazı da Ayşe Arman İştar'la Paris'e gitseydi ne olurdu, onun özeti:
13 aylık, aşırı hareketli ve henüz 2 aydır yürüyen bir bebekle yurt dışına gitmek bazılarına ürkütücü gelebilir ama doğru zamanlama ve iyi bir planlama ile hem karı koca bu romantik şehri karış karış gezebildik hem de İştar'ı her türlü aktiviteye dahil edip, onun da mutluluğuna mutluluk kattık.
Hemen her gün şehrin içindeki çeşitli park alanlarında İştar ne İzmir'de ne de Çeşme'de geçirmediği kadar vakit geçirip deli gibi eğlendi. Açıkçası buradaki parklar ve hatta sokaklar Türkiye'ye göre çok daha temiz ve güvenli. Parklar sağlam bir tartan zeminle kaplanmış olduğu için ne dizi kanıyor ne de düşse bile bir yanı acıyor.Aletlerin hepsi gıcır gıcır ve aşırı bir kalabalık da yok. Şehirdeki tüm noktalar birbirine metro ile bağlandığı için yalnızca hat değiştirerek her yere ulaşmak mümkün.
Pek gece hayatına düşkün olmayan bir çift olarak, açıkçası bir başımıza da yapabileceğimiz her şeyi İştar'ın uyuduğu saatlere denk getirerek yada bir şekilde onu pusetinde oyalayarak yapmayı becerdik. Üstelik kızımızla beraber geçirdiğimiz tüm keyifli anları fotoğraflayıp videoya kaydederek ileride bakıp gülümseyeceğimiz bir dolu hatıramız oldu.Bir kere 36 dereceden 25 dereceye mükemmel bir bahar havasına denk geldiğimiz için Çarşamba hariç-ki o gün de müze dolaştık- sürekli dışarıdaydık.
Gezilebilecek tüm sokakları gezdik, gidilebilecek tüm müzelere gittik, hatta tam da o sırada yapıldığı için İştar Hanım Paris plajında binbir ülke vatandaşı bebelerle kumda bile oynadı.Paris plajı da ne derseniz, amcalar aman yazın herkes tatile çıkarken şehirde kalan vatandaşım da kuma,güneşlenmeye doysun diye Sein nehri kıyı hattının bir kısmını kapatıp ince kumla doldurmuş.Bebesini, bikinisini,kitabını,ipodunu kapan Parizienler de ortama doluşmuş. E haliyle biz de.
Doğruya doğru, fiziksel olarak yorucu bir iş.Ama şu mevzular OK ise, bebekle her türlü yere gidilir:
1. Hijyen kaygınız yüksekse,çocuğunuzun biraz daha büyümesini bekleyin derim.Yürüyen bir bebeği bütün gün pusete mahkum etmek çok daha kötü, o yüzden o eller artık nerelere giriyor çıkıyor aldırış etmeyeceksiniz (sivri cisimler hariç elbette)
2.En az 2 kişi olmalısınız.Bebek kucak istediğinde mutlaka nöbetleşe şekilde durumu idare etmelisiniz.Daha fazla insan,kişi başına düşen konfor anlarında artış tabi..
3.Yerli yersiz ağlayan, mız mız bir bebeğiniz varsa,bence az daha sabredin, bir yere gitmeyin yoksa burnunuzdan gelir.
4.Dışarı çıkarken yanınızda en az 3 biberon, 4-5 emzik ve su termosu bulundurun.Malum, objeleri alıp alıp yere fırlatma eğilimi bu dönemde çok fazla
5.Disneyland 13 aylık bir bebek için uygun mu sorusunun cevabı biraz muallak. Açıkçası oradaki tüm durumu tam olarak algılayıp keyif alması için çocuğun en az 7-8 yaşında olması lazım zaten.Çoğu oyuncakta minimum boy sınırlaması da var.Dolayısıyla ha şimdi gitmiş ha 3 yaşında gitmiş, aradaki fark çok fazla değil bence.Biz 5 oyuncağa bindik, hiçbirinde de fast pass yoktu yani gidip sırada beklemek zorunda kaldık.Fast pass olanlar ise zaten en az 1,3 metre sınırının olduğu roller coaster tipi aksiyonlu oyuncaklar.Yine de binemeyecektik kısacası.
6.Paris maalesef bebek dostu bir şehir değil.Sandalyeleri sokağa dönük dizilmiş kafelerin çok azında bebek sandalyesi var, gurme restoranlarda ise tek kaş havada servis yapıyor garsonlar.Metro merdivenlerinde ise (özellikle hat geçişlerinde) rampa filan hak getire.O yüzden puset indirip kaldırmak, pusette bir şeyleri halletmek olağan bir durum ve buna hazırlıklı olun.
7.Öte yandan kadayıf gibi yatan,sakin ve henüz yürümeyen bir bebeğiniz varsa sizin açınızdan daha az yorucu geçecek günleriniz demektir.Ama çocuğunuz da Paris'in meşhur parklarında bahçelerinde oynayamadıktan biraz muzurluk yapamadıktan sonra gitmenin ne anlamı var bilemedim.
8.Baba başına geleceklere hazırlıklı olmalı.Bizde genelde çocuğun ceremesini anneler, sefasını babalar sürer ya; işte çocukla geçirilen zaman dilimi 24 saate uzadığında ve cefa yüzüyle karşılaşıldığında babalar afallayıp fena halde bunalıyorlar.Evet sen işteyken de o çocuk koşturup oynuyor,kaka yapıyor ve sürekli birilerinin ilgilenmesi gerekiyor cicim!
9.İmkan ve para durumuna göre,bakıcı eşliğinde çıkılacak bir seyahat sanırım büyük küçük herkesi tatmin edecektir, evet kesinlikle!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder