8 Ağustos 2014 Cuma

18-24 Aylık Bebekle Seyahat-7 : Karadağ

Temmuzda Karadağ macerası
Arkadaşlarımızın İştar'dan 2 ay küçük bir kızları var, Ayşem. Ailecek nerede tatil yapalım derken hadi demişler bu defa rotamız Karadağ olsun. Sema'ya söylemişler, Sema bize derken karar verdik İştar, teyzesi ve bendeniz Karadağ'a gideceğiz.Oteller ayarlandı, arabalar kiralandı ve önce  bir gece Semoş'ta kalmaya İstanbul'a ,  ertesi sabah da Karadağ'a uçtuk. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, Caddebostan sahil ben görmeyeli ne güzel bir yer olmuş kuzum öyle? İştarı gördüğümüz ilk parka salıp, biz de katlamalı şezlonglarımızı açıp sohbete koyulduk kadim arkadaşımla. Maalesef sohbet pek koyulaşamadı çünkü gözüm sürekli İştar'ın üzerinde. Arada onu sallayayım filan derken İştar o esnada parka gelen her çocukla arkadaş olmak istedi, beraber oynayalım mı kardeş diye sarıldı filan.Beklenmedik bu ataklar karşısında çocukların çoğu ağlayarak annelerinin arkasına saklandılar elbette! Bu arada İştar'ın öksürükleri ve huysuzlukları daha da sıklaştı o kadar ki , 4-5 kilometrelik yolu arabadaki öksürük şurubunu almak için geri dönmek zorunda kaldım, koşarak!

Karadağ tatili ekibi büyükler: Semoş,Almıla  ve Ercü, İştar'ın teyzesi ve bendeniz..


Karadağ plajlarından birinde İştar ve ben




Anne kız keyfi
Ertesi gün vardığımız Karadağ'da ilk krizi bebek koltuğu konusunda yaşadık. Arabayı kiraladığım yer elbette  "Model xxx or similar" şeklinde yazdığı gibi, fotoğrafını ve özelliklerini büyük büyük yazdıkları arabayı değil, "haa o ne marka öyle" diye aval aval bi 5 saniye düşündürten bir arabayı bizim için ayırtmıştı, buraya kadar sorun yok. Daha önceden bebek koltuğu isteğimi de belirtmiştim, onlar da  getirmişler iyi hoş da, koltuğu takılı şekilde teslim etmedikleri gibi nasıl takılacağını da göstermediler.Önce sakince isofixli bile olmayan koltuğu mantıken yerleştirmeye çalıştım ama avucumla arkadan ittirmek suretiyle yaptığım  güvenlik  testlerini geçemedi koltuk! Yaklaşık yarım saat 34 derece sıcağın altında  mevzuyla uğraştıktan sonra ehhh deyip rent a car ofisine geri döndüm ve slav aksanı ve ifadesiz yüzüyle bana " My manager told me not to fasten baby seats" diyen  elemanla  vay sen misin deyip elimi belime koydum ve 3 dilden küfrederek olayı halledeceğimi sandım, yanılmışım. Ehh işine gelirse dedi eleman ben de öyle kaldım tabi ortada. Bir koşu diğer tüm rent a car firmalarında ufak bir fiyat araştırması yaptıktan sonra zaten en makulünün bizim elemanlar olduğunu öğrenince çaresiz arabayı da, takılı teslim edilmeyen bebek koltuğunu da kabullendim.
Plaj dönüşü halimiz
Karadağ güzel mi? Doğası, denizi, havası gerçekten güzel ama gitmeye değer mi noktasında bir ayağı Çeşme'de olan bir İzmirli için gereksiz olduğunu söyleyebilirim. Ama İstanbul'da yaşıyorum, yıllık izin kullanacağım derseniz, Antalya- Bodrum vs yerine  cüzzi uçak ve otel parasına üstelik de vizesiz buraya gidilebilir, en azından bir hava değişikliği yaşanmış olur.
Maalesef tatil süresince İştar ve Ayşem'in iletişimleri beklediğim gibi olmadı. Bizimki fazla yırtık, fazla dominant ve de fazla hareketli olunca ,Ayşem'in gözü iyice korktu ve ikinci gün itibariyle alarm sistemini devreye soktu. İştar Ayşem'e 5 metre yaklaşırsa ağlamaya başlıyordu! İştar'ın daha önce de şahit olduğum ama seyrek yaşandığı için görmezden geldiğim ittirme huyu bu tatille birlikte şaha kalktı. Ayşem'i sayısız kere ittirdi yada vurdu ve maalesef çoğu vakada ben yetişemedim bile. Aslında her defasında sebep aynıydı: Ayşem'in elindeki oyuncağı istiyor,Ayşem vermiyor ,İştar da vay sen misin istediğimi vermeyen deyip Ayşem'i ittiriyor,Ayşem ağlarken de elinden oyuncağı alıyor.
Tüm tatilimiz İştarla Ayşem'i ayrı tutmakla geçti diyebilirim. 4 gün boyunca gündüzleri plajda denize girdik, akşam da yemek için  şehir merkezine gittik.Akşam kızlar uyuduktan sonra bir yerlerde oturup bir şeyler içtik oradan doğru otele. Haa çoluk çombalak gelmeseydik ekstra ne yapardık derseniz, eh işte Bodrum barlar sokağı kişiliksizliğindeki mekanlarda dum tıs müzik eşliğinde salınıp 3-4 saat sonra otele dönerdik, o kadar.
Böyle durduklarına bakıp aldanmayın!
Hala piyanist şantörlü bir takım adamların yemek müziği yaptığı bu güzide sahil kasabasında çocuklar için çok iç açıcı yemek altenratifleri yok açıkçası. İştar 4 gün boyunca makarna,patates ve o yöreye özgü bir köfteden yedi, Ayşem ise annesinin bavula sıkıştırdığı kavanoz mamalardan.
Yağmurlu bir sabahta , kasaba otobüs terminaline benzeyen hava alanında vedalaştık Budva ile ve  İzmir'imize geri döndük.
Günlerdir benimle dip dibe yaşamaya alışmış İştar o akşam babasıyla uyumak istemedi, babası onu alıp babaannesine götürürken o kadar çok ağlamış ki, neredeyse geri getirecekmiş. Gece de 2' ye doğru ancak uyutabilmişler.
( evimizde ciddi bir tadilat var, tüm doğramaları İştar'ın güvenliği için üstten açmalı yapıyoruz, o yüzden karı koca kendi ailelerimizin yanında kalıyoruz)
Bir sonraki yurt dışı macerasına kadar, şimdilik hoş çakalın!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder