İştar'ın konuşma becerileri gün geçtikçe artıyor,bazen öyle yerde öyle bir laf söylüyor ki hepimiz şaşırıyoruz.
Geçen gün akşam yemeğini yedirmek istedim. Mutfaktayız ana kız." Anneciğim çorba içmek ister misin?" diye sordum.
Tezgahta duran muzu göstererek, aynen şöyle dedi başını sallayıp: " Hayır muz yiyor"
Yeni duyduğu her kelimeyi anında papağan gibi tekrarlıyor: "hayatım,canikom,aşkım,bebeğim, yer elması (?), brokoli vs"
Bu kelimeleri öğretme niyetiyle, eğer yeterince cümle içinde kullanırsak, bir süre sonra zihninde aktifleşmeye başlıyor ve o da artık kullanılabilir hale geliyor.
Motor becerileri de giderek gelişiyor. Dün spor ayakkabısının her iki tekini de hatasız bir şekilde giydi kendi kendine. Ha cırt cırt bantları tam olması gerektiği gibi bağlayamıyor henüz ama o günler de yakındır kanımca.
Bir yanda tüm bunları yapabilirken, beri yanda parkta yerde bulduğu her şeyi ağzına atması hatta abartıp avuç avuç toprak yemesi ve ağzını temizlemek için yanına gittiğimde çığlık ata ata kaçmasına ne demeli?Geçen hafta sonu resmen canımdan bezdirdi. Arka arkaya 3 avuç toprak yiyip dişlerini gıcırdata gıcırdata ağzındaki minik çakılları çiğneyip durdu! Parktaki tek sorunumuzun üstünün başının kirlenmesi olduğu günler ne zaman gelecek acaba!
Kaka ve çiş İştar için aynı kavramlar. Hemen hemen her defasında -eğer o an zihni başka bir şeye kaymadıysa- çiş yada kaka geldiğinde "kaka kaka" yada "kaka yap kaka yap" diye haber veriyor, işini hallediyor ve bazı bazı da pastanın üzerindeki çilek geliyor: "kaka bittiiii"
Sanırım kaka-çiş tutmaya yarayan kaslar artık çalışmaya başladı.
Önümüzdeki ay İştar'a kenarında tuvalet kağıdı takma yeri olan şu yanda gördüğünüz aletten almayı planlıyorum. Hiç acelem yok, daha çok küçük tuvalet eğitimi için. Planım sadece arada sırada aletin üzerine oturtmak yada bebeklerinden birini oturtup çişşşş yapmasını seyretmek beraber.
Ama biz özellikle üstüne düşmediğimiz halde şimdiden böyle haber vermeye başladıysa, bezsiz günlerimiz de yakındır kanımca.
Şu sıralar İştar'a renkleri öğretmeye çalışıyorum ama henüz bir sonuç alamadım. Konuya ilgisiz, kelimeleri tekrar dahi etmiyor. Sanırım kavram karmaşası yaşıyor. 1 yaşını doldurur doldurmaz aldığım Faber'in pastel boyaları anında mideye indirildiği için rafa kalkmıştı. Bu defa Mothercare'den şunları aldık. Bir tanesini seçip eline vermemle hemen ısırmaya başlaması bir oldu.Üstelik yeni aldığımız boyama kitabı da önümüzdeydi, hatta bir kaç sayfayı ben sarıya boyamıştım örnek olsun diye.
Yeni kalemlerimiz de şu an dolap köşesinde bir yerlerde duruyor. Bakalım, ara ara yeniden deneyeceğim.
Bu arada hastalıktı,adaptasyondu,yarına toplantım var uykumu iyi almam lazımdı, şuydu buydu derken uyku eğitimimiz yalan oldu. Yine de her akşam uyutmaya çalışıyorum, uyursa ne ala.Yok eğer uyumazsa-ki genelde öyle oluyor- anne,baba,çocuk üçlüsü birlikte yatıyoruz.Maksat İştar'ın kendini güvende hissetmesini sağlayıp uyuyakalması.Bir kere babamız İştar' dan çok daha önce uyuyakalıyor ( bi nevi ava giderken avlanıyor), ben de uyumamak için direniyorum ve uyuyormuş numarası yapıyorum. İştar yatakta sağa sola yuvarlanıyor,ayağa kalkıyor,bir annesine bir babasına yaslanıyor derken baktı ki biz uyuyoruz, en fazla 15-20 dakika içinde o da seriliyor. İştar'ın uyuduğunu anlayınca usulca onu yatağına alıyorum. Ancak duruma göre gece 1-2-3, Allah ne verdiyse İştar hanım uyanıp "annee, babaaa" diye bağırmaya başlıyor tabi.
Karı koca mücadele gücümüz az,uykumuz tatlı. Eh aramızda diyagonal yatan bir bebeğe de alıştık.Eşim bile rahatsız olmamaya başladı son zamanlarda. İştar'ın gece uyanmasına o an kim tatlı uykusundan ayılırsa kalkıyor,mücadele verip İştar'ı uyutmaya çalışmak yerine hemen bizim yatağa servis ediyor. Zaten bizim araya geldikten 3 dakika sonra horul horul uyumaya devam ediyor ve net sabah 8:30 a kadar uyuyor.
Sen sağ, ben selamet durumu.
Bu konformist yaklaşımımız şu an İştar'ın bizimle yatma arzusunu daha da körüklüyor, farkındayız.
Ama insanın uykusunu alarak güne başlamasının da zevki hiçbir yerde yok.
Örneğin dün akşam: yorgundum. İştar'ı pış pış yapa yapa uyutmaya mecalim yoktu.Kolayı seçtim,İştarla beraber yattık. Kısa süreli debelenmeler vs sonunda İştar hanım fosur fosur uyumaya başladı.Kalktım yatağına koydum. Ben akşamıma devam ettim, uykum gelince gidip yattım.Gece 2 gibi uyandı, hemen yanıma aldım. Valla ana kız sabah 9' kadar tatlı tatlı öyle güzel uyumuşuz ki.
Sonuçta:
1. İştar 21:30'da yattı, ertesi sabah 9'da kalktı.
2. Onu uyutmak için hiçbir safa sarf etmedim
3.Kendi uykum da sadece bir defa bölündü ama hemen geri yattığım için gecenin bir yarısı baykuşa dönmedim
4.Oh be dünya varmış
Amerikalılar bu işe bir de resmi bir isim bulmuşlar: "cosleeping." Doğal ebeveynliğin bir parçası olarak lanse ediliyor.Valla dürüst olmak lazım: bu iş doğal ebeveynlik filan değil, basbayağı işin kolayına kaçmak!Çünkü öbürü zor,meşakkatli, uykusuz geceli.Uyku eğitiminde günlerce bıkmadan usanmadan ve asla geri dönmeden sabırla bebeğin kendi kendine uyumasını öğretmeye çalışıyorsun.
Tam her şey yoluna girdi derken hooop bir gece bebek ateşleniyor ve sen annesi olarak onu bir başına o şekilde yatağında bırakamayacağın için kocanla araya sıkıştırıveriyorsun.O uyurken sen de 2-3 saatte bir çaktırmadan ateşini kontrol ediyorsun. Ertesi gece de daha düşük seyirle de olsa ateş devam ediyor.Araya devam.
Eh 3. gece de tedbir amaçlı arada tutmakta fayda var.
Ve hooop döndük mü en başa! Bebek huzurlu ,bebek güvende, anne baba yanında, eh istediği de o.Ve başlar yine gece uyanmaları, anne baba istemeler.
Şimdilerde yarım kalmış şu uyku eğitimine devam edip etmeme konusunda çok kararsızım. Tekrar başa dönmekten korkuyorum. Üstelik her gün her gün uykusuz işe gitme fikri de hiç cazip gelmiyor doğrusu.
İmza, tembel anne,salla gitsin anne :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder