15 Kasım 2013 Cuma

Acil Eylem Planı İkinci & Üçüncü Gün

Serdar Ortaç'ın felsefe derslerine konu olacak derinlikteki şarkı sözlerinden en anlamsızı dün başımıza geldi: "bu zamanda tabiata güvenip işe başlanmaz!"
Akşam işten çıkıp gelecek misafirlere yemek hazırlığı içinde koştur koştur eve gelip de İştar'ı ilk kucağıma aldığımda bana biraz sıcaklamış gibi geldi. Üzerindeki hırkayı çıkardım. Oyalansın diye hemen çocuk kanallarından birini açıp, yemek hazırlığına giriştim ( bu durum ayrı bir yazı konusu). Bu sırada İştar gelip gelip eteğime sürtünmeye,mızıl mızıl mızıldamaya başladı,arada bir de esniyordu.Bakıcısından aldığım son bilgiye göre öğlen uykusunu da güzel uyumuş,herhalde beni özlediği için mırıl mırıl bu akşam diye düşünüp,bir elim işte diğer elim İştar' da hazırlıklara devam ettim.
Arkadaşlarımız geldi  (bu aralar sevdiklerimizle,hele ki bebekli değillerse, kendi evimizin ortamında görüşüyoruz bildiğiniz gibi) yemeğe oturduk. Hayret,İştar hiçbir şey yemedi, daha çok elinden düşürmediği Pepe'ye yedirmeye çalıştı. Etrafta dolandı,her zaman ki gibi salonu tarumar etti vs. Ve saat 21' e doğru aslında İştar'ın sıcaklamadığını, basbayağı ateşi olduğunu fark ettim! Maalesef geçen seferki ateşlenme deneyimimizden ders almamış olacağız ki hala gidip kulaktan ateş ölçen aletlerden almadık. Koltuk altı termometresi ise İştar'ı inanılmaz rahatsız ediyor.Bağırış çığırış yaptığım ölçümlerden sonra ateşinin 37 derece olduğunu gördüm. Bu da kulaktan ölçümde 38'e tekabül ediyor.Yani durum geçen seferki gibi.
Zaten yine ateşten rahatsız olup ağlamaya başlayınca hemen 1 kaşık Calpol verdim, hem çabuk uyusun hem de ateşi daha da yükselmesin diye.
Tabi bütün bu hengame arasında İştar'ın uyku disiplini planı çoktan suya düşmüştü bile.Ateşi başına vurmuş kızım Çarşamba gecesini anne baba yatağında fosur fosur uyuyarak geçirdi. Sabah uyandığında yine hafiften ateşi vardı ama koltuk altı ölçümünü reddettiği için tam olarak kaç olduğunu bilemedim.Zaten keyfi de yerindeydi.Bakıcısı geldiğinde durumu anlattım,bol ıhlamur, uyurken çaktırmadan bir daha ölçelim vs deyip işe gittim. Gün içinde bakıcısı uyurken ateşini çaktırmadan ölçmüş,37 çıkmış Yani kulak ölçümüne göre 38'e yakın.
Akşam eve geldiğimde durumu sabah bıraktığım gibiydi.Çok hafif bir alın sıcaklığı, keyif yerinde ama hafif bir mız mızlık var, iştah yok. Akşam yemeğinden bir kaç parça yedi.Öncesinde verdiğim aşureden bir kaç kaşık yemişti, o tıkadı herhalde diye düşündüm.
Saat 20:00 civarlarında esnemeye başlayınca,sütünü hazırlayıp odasında yatma hazırlıklarına giriştim.Zaten durumu iyi olduğu için niyetim bu geceyi odasında geçirtmek.Süt-emzik-sallanan koltuk derken kollarımda uyuyakaldı, yatağına yatırdım ama nafile. 10 dakika sonra hemen yatakta dikilip ağlamaya başladı.Yatağından çıkarmadan pışpışlayarak yeniden uyutmaya çalıştım, bir hayli uzun süren denemelerden sonra uyur gibi oldu ama yoook yine hacı yatmaza bağladık olayı. Ve sonra farkettim ki sanki ilk yatırdığımdan biraz daha sıcak gibiydi alnı. Aman dedim ne olur ne olmaz ben İştar'ı yanıma alayım,zaten uyumuyor da.
Birlikte yattık bizim yatakta.Niyetim İştar'ı uyutup, biraz internette takılıp kendim de uykuya dalmaktı.
İştar'ın tam anlamıyla uykuya dalması neredeyse 22:00 yi buldu. Galiba uyku saatimiz buralarda fikslendi artık.
Ve saat 00:45 civarı İştar bağıra çağıra uyandı ağlayarak.Elimi hemen alnına götürdüm: resmen cayır cayır yanıyordu.Hiç bu kadar yüksek bir ısı hissetmemiştim alnında.Şu bizim koltuk altı termometresiyle hemen ölçüm yapayım dedim, tabi her zamanki gibi çok rahatsız oldu, daha da ağlamaya başladı.Daha termometreyi koyar koymaz alet öttü, ekranına baktım ve şoke oldum: 39,8 derece gösteriyordu. Yani kulaktan ölçüme göre en az 40,5 derece ateşi vardı İştar'ın! Tam o sırada İştar kusmaya başladı.Bütün aşureler mideden çıktı.İştar'ı kaptığım gibi soyup balkona koştum.Islak bez vs de sevmiyor, ağlıyor.Babasının kucağına oturttum (İştar'da sadece kısa kollu bir tulum, baba hırkayla) Uykudan uyanmanın verdiği sersemlikle İştar'ın suratı allak bullak. Hemen nöbetçi eczane araştırdık ve kulaktan ölçüm yapan cihaz bulunduran bir tanesini bulduk.Koşa koşa gittim,bir de Calpol benzeri ateş düşürücü bir başka ilaç alıp geldim. Ben gidip gelene kadar geçen 15-20 dakikada balkon soğuğu İştar'a daha iyi gelmiş gibiydi.Babasıyla Pepe izliyorlardı.Aleti hemen kendi üzerimizde bir denedik, eşimi de beni de 35,7 ölçtü (ne alakaysa). İştar'ı ölçtük (tabi bundan da huylandı ama en azından bu bir saniye sürüyor) 38,5 çıktı. Mandalin istedi, verdim.İçeri geçtik,üstünü başını değiştirdim,kustuğu için midesinden çıkmıştır belki diye tekrar bir kaşık daha Calpol verdim.Bir süre sonra uyudu.Üzerinde kısa kollu bir tulumla üzeri açık yatırdık aramıza.Sabaha kadar ara ara uyandı tabi ama saat 08:30 gibi güne başladı. Çaktırmadan yaptığımız sabah ölçümünde ateşini 37,5 gördük. Yani kriz durumundan uzaklaşmıştık. Bu arada kontrol için kendimi de ölçtüm,36,8 çıktı.Yani bizim ateş ölçer kendi kendini kalibre etmiş gözüküyor.

Sabah kahvaltısının yarısını yedi, bakıcısına 4 saatte bir değişimli ateş düşürücü ilaç , bol su bol ıhlamur vs klişe hatırlatmaları yaptıktan sonra işe geldim. Aklım tabi ki İştar'da. Dikkat ediyorum da her defasında geceleri yükseliyor bu ateş denen meret.Bugün ateşli 3. günümüz olacak ve maalesef gündüz kontrol altında gibi duran şey geceleri azıtıyor.Bu gece de aynı durum tekrarlanırsa Cumartesi kapıp İştar' ı doktora götüreceğim artık.
Şimdilik İştar hanımın uyku düzeni oturtma çalışmaları rafa kalktı, herhalde Pazartesi start veririz,tabiata ne kadar güvenirsek artık !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder