Aralık 2015 - Temmuz 2016*
( İşbu blog hamilelik izni (!) nedeniyle geriden gelmekte olup, tembel yazarımız bilmem kaç ay sonra anlattığı mevzuların vukuu bulduğu asıl tarihi her yazının üzerinde belirtmektedir)
Bu blogda yaklaşık 2 sene kadar önce -İştar'ın bana illalah dedirttiği günlerde- Türk bakıcı versus Gürcü yardımcı kıyaslaması yapmıştım ve o dönemdeki şartlarda ibre yerliden yana ağır basmıştı.Zira elde sadece tek bir çocuk ve evde ev ahalisi dışında başka bir insanın varlığına tahammül edemeyen bir anne vardı.
Tabi gün oldu, devran döndü;5. aya doğru ilerleyen hamileliğimle beraber hayatımızdaki tüm düzenler, dengeler alt üst oldu.Ay 30 gün ise,bunun minimum 15 gününü yurt içi - yurt dışı seyahatlerde geçen bir eşe sahip olmamdan mütevvellit, iki çocuğun yükünü tek başıma üstleneceğim aşikar. Her ne kadar evleri yakın ve bizi ağırlamaya müsait de olsa, her yalnız kaldığımızda annemlere koşmayı da doğrusu yediremiyorum kendime. Eh, rakamsal olarak bakarsak; haftanın 5 günü 8-19 arası gelecek Türk bakıcıya 1500 TL civarı vermek yerine 7/24 el altında bulunacak yatılı bir yardımcıya biraz daha fazla bir bütçeyle kapıyı açmak çok daha mantıklı.Fazla vakit kaybetmeden arayışları başlattım ama ilk etapta Türk bulmaya çalıştım.
Yatılı gelecek güvenilir bir Türk yardımcı bulmak, samanlıkta iğne aramaktan zor.Oturduğumuz sitede gördüğüm örnekler gerçekten facia. Çocuk bi tarafta almış başını gitmiş, bizim bakıcı elde dantel işliyor,bir yandan diğer bakıcılarla patron dedikodusu yapıyor. Çocuk düşüyor, kalkıyor, teyze hala börek tarifinde.Onlardan birinin bana bulduğu bayanla yaptığım görüşmede ikinci sorusu " yazın Çeşme'ye küçük oğlumu da getirebilir miyim evinize, o da tatil yapsın?"olunca, o an tercihimi yabancıdan yana yapmaya karar verdim. Yok, Türk yardımcıya kafa olarak hazır değildim, henüz.
Bu arada yeni başlayanlar için küçük bir not:Gürcü, hatta genel olarak yabancı yardımcı piyasasında fiyatlar bayanların sahip olduğu yetkinliklerin yanı sıra,yanlarında çalıştıkları ailenin semtine,gelir durumuna ve yaşanılan ile göre büyük değişkenlik gösteriyor.O kadar ki, Antalya'da 400 USD' a vasat üstü bir bayan bulmak mümkünken,İstanbul'da çocuk bakmak işin içine girdiğinde fiyatlar minimum 600 USD ve üzeri oluyor. Benim duyduğum en uçuk rakam 2000 USD idi- Allah sahibine bağışlasın.. İzmir'de Bornova'da 500-600 USD normal iken, Mavişehir'de 700 USD normal kabul ediliyor, Sahilevlerindeki villalarda ise bebeler 800 USD'den aşağı bakılamıyor.Tabi bu rakamlara sigorta primi ve izin parası dedikleri haftalık harçlıklar dahil değil.Her bayanın kendine biçtiği bir değer var ve ortada insan emeği söz konusu olduğundan bana göre ücret meselesi pazarlığa tabi değil.
Bir yabancıyla yaşamak, eviniz çok büyük değilse,zor,eşiniz için hele, çok çok zor. Benim için daha da zor olan ve hayata bakışımla çelişen bir başka konu ise, kendi evinde bir başkasına komut vermek durumunda olmak ama aynı zamanda birlikte yaşadığınız için özel hayatınızın her anında bu kişinin yer alması, almak durumunda olması.Sanki iş ve özel hayat iç içe geçmiş gibi, hiç de profesyonel olamayacağın bir alanda, ücrete endeksli, SGK'lı, izinli, aşırı bir profesyonellik durumu. Ve günün sonunda söz konusu olan bir robot değil, bir insan.Memleketinden, ailesinden uzakta,yüksek ihtimalle çaresiz, bin türlü derdi olan, bakmakla yükümlü olduğu bir ailesi olan, senden gelecek 10 USD'a bile belki muhtaç bir insan.Senin evinde yaşayacak, belki canı bir şey yemek isteyecek, dolapta olacak ama çekindiği için uzanıp alamayacak, çünkü kendi evi değil, senin evin.Daha da fenası, senin çocuğun yaşında çocuğu var belki memlekette, babasına emanet etmiş, o da işsiz..
Off yazınca bile kötü oldum ya..Kısacası hiç bana göre değil bu işler, kendi ailemde de gördüğüm şeyler değil (annem 60 yıllık hayatının son 20 yılında eve temizlikçi almaya başladı) dolayısıyla bu yeni durumu kafamda oturtmam ve alışmam çok çok zor oldu, inanın.
Oysa ki,hayatımı epey bir basite indirgemiştim son 1 yıldır.İştar'ın bakıcısı artık bize haftanın 2 günü, sadece temizlik ve ütü için geliyor,cüzzi bir miktar ödeme yapıyordum.Onun gelmediği günler evi mok götürüyordu ama bir yandan da evi otel gibi kullanarak kendimizce dengeliyorduk durumu. O da cüzzi ücret karşılığı cüzzi saatler çalışıyor, cüzzi bir temizlikten sonra parasını cüzdanına atıp, gidiyordu.
Eskilerden tanıdığımız, ailemin evine girip çıkmış bir Gürcü bayanın,bu aralar iş arayışında olduğunu tesadüfen çok alakasız bir yerden duyunca, bunun ilahi bir işaret olduğuna karar verip, hemen bayanla görüştüm, anlaştık. Piyasa rayicinin biraz üzerinde bir ücreti vermeyi de bayanın güvenilir olduğunu düşündüğüm için kabul ettim.
Beni düşündüren bir başka konu da İştar'ın bu yeni düzene nasıl alışacağı idi. Neyse ki bayan gelmeden bir kaç gün önce ondan bahsetmeye başlamam, kendi bakıcısının bir akrabası olduğunu söylemem işe yaradı: İştar Hatuna teyzesiyle ilk tanıştığı günden itibaren onu hiç yadırgamadı.Ama zamanla anladık ki, onu asla kabullenmedi de.Hiç bir zaman dediklerini yapmadı, parka sadece benimle gitmek istedi,onun yedirmeye çalıştığı köfteleri tükürdü,elinde pijamayla arkasında koşan kadını her seferinde püskürttü.Bir yandan da benimle asla yaşayamadığı şeyleri Hatuna teyzesiyle gördü: mesela cup cake yada elmalı kurabiye yapmak gibi. ;) İştar'ın hafta içi -hafta sonu ajandası dolu olduğu için yardımcımızla interaksiyonu minimum düzeyde oldu tabi.
Yabancı yardımcılarda alışılması gereken bir diğer konu istikrarsızlık. Ya onlar gidiyor, ya siz gönderiyorsunuz.Bizde ise Hatuna bir gün durup dururken, gitmesi gerektiğini, memlekette bir takım acil durumlar olduğunu söyledi.Neredeyse 9 aylık hamileydim, panikledim.Gideceksen de bana güvenilir birini bul, devir teslim yap, öyle git dedim.Şaka maka ilk golü yemiştim Gürcü işinden ve dürüst olmadığına da emindim..Ortalamanın üzerinde bir rakama anlaşmış olmamıza rağmen, daha ortada bebek bile yokken gitmek istemesine inanamamıştım.
Şansımız yaver gitti, ertesi gün alternatif bulunmuştu.Akrabasıydı,gençti, çalışkandı.Geldi görüştük, pek konuşmayan ama sürekli gülümseyen temiz yüzlü bir kızcağız getirdi.Yanında hemen yakınlarda çalışan kayınvalidesi de vardı, bizi merak etmişti.O kadar paniktim ki, aklıma ne başka bir alternatif aramak geldi, ne de kızla sohbet edip Türkçe düzeyini anlamak.Hatta para pazarlığı bile yapmadım. Tek derdim yardımcısız kalmamaktı.Bu da benim acemiliğim tabi :)
Ve kızımız bizde başladı.Neredeyse hiç Türkçe bilmediğimi anlamam bir gün bile sürmedi tabi ben şok! Ama maalesef konu İştar olduğunda, hiç Türkçe bilmeyen bir yardımcıyla iş yürümedi. Oysa İştar bu çıtıpıtı enerjik kadını görür görmez çok sevdi, üstelik onunla oynamaya da çok hevesliydi. Gel gör ki,"Hadi sen şuradaki mavi kumaşı al, Elsa'ya pelerin yap" gibi şeyler dediğinde Sophia'nın dediklerinden hiç bir şey anlamadığı için sadece gülümsemesi İştar'ı daha ilk gün çileden çıkardı.Sophia çok çaba sarf etti, çeşit çeşit cup cake'ler mi pişirmedi;peri kanatları mı takmadılar beraber; hamurdan lolipoplar mı yapmadı ama iki lafın belini kıramayınca İştar durumdan buz gibi soğudu, ve iş dön dolaş bana geldi.İlk aylarında Sophia evin temizliğini, misafir ikramını halleden, yemek de pek bilmediği için sebze doğrama kısmını yapan bir yardımcıdan öteye gidemedi.İştar okul çıkışı onunla asla parka gitmek istemedi, gözleri hep beni aradı.Ben de güvenip İştar'ı bırakıp gidemedim; zira evde bir şey olsa telefon açıp durumu anlatabileceğinden hiç emin değilim. Çocuk bakımında divan edebiyatına hakimiyet aranmaz ama temel seviyede bir Türkçe bilgisi kesinlikle elzem.Ama zaman geçtikçe gördüm ki dil bariyeri evdeki yabancıyla arandaki ilişkini daha konforlu hale getiriyor.İletişim düzeyi ne kadar minimum olursa,o kadar rahat hareket edebiliyorsun kendi evinde.Daha doğrusu bu durum evdeki çalışanla muhatap olmayı sevmeyen benim gibi tipler için geçerli.
Bu tespitin ne kadar doğru olduğunu bizim Sophia kısa süreliğine memlekete gidip de kayınvalidesi yedekleme yaptığında anladım."Allah analı babalı büyütsün, torunlarınızın mürüvvetini görün inşallah" düzeyinde Türkçe bilgisine sahip kayınvalide Nathalie, tam 1,5 ay boyunca sürekli ensemde, tepemde, her yerdeydi. Bu dönemde eşimin de seyahatleri,iş sonrası sosyalleşme planları üst üste gelince, evde iki çocuk ve bana aklı sıra kol kanat gerdiğini sanırken, bir yandan da dizilerin özetlerini geçen teyzemiz; beni öyle bir bunalttı ki, gittiği gün resmen zil takıp oynadım!
4 yıllık hayatında annesi dışında evde 4. yardımcıyla yüzleşen İştar, artık Nathalie'yi hiç bir şekilde takmadı, muhatap almadı. Zavallı kadıncağız İştar'ın peşinden çok koştu , yarı beline kadar havuzlara girdi ama iş hep bende bitti, bende çözüldü.
Ayşe doğduktan sonraki dönemde, Türkçe bilsin bilmesin, yatılı bir yardımcı tercih etmekle ne kadar doğru karar verdiğimi bir kez daha gördüm.Ev işlerini, gelen giden misafirin ikramını hiç düşünmemenin ötesinde, özellikle İştar okuldan döndükten sonra ona doya doya zaman ayırabildim.İlk günlerdeki kıskançlığı hafif şiddette atlatmamızın en büyük sebeplerinden biri Sophia'dır.
Sophia memleketten döndü,Ayşe'yi eskisinden çok daha fazla ona veriyorum- zira şu anda Çeşme'deyiz ve 7/24 İştar ile beraberim.İlk geldiğinden bu zamana Sophia'nın anlaması ve konuşma yeteneği elbette ilerledi ama bu hızla bana sorarsanız 1 yıldan önceye netice alamayız. Kaldı ki, üniversite mezunu genç nesil dışında, uzun yıllar Türkiye'de yaşamış dahi olsalar Gürcüler Türkçe'de çok zorlanıyorlar, asla tam anlamıyla dile hakim olamıyorlar. İştar'ın da Sophia'ya alışması için elimden geleni yapıyorum; ihtiyaçları için onu sürekli Sophia'ya yönlendiriyorum; hadi beraber Pony oynayın filan diyorum ama biraz zaman alacak gibi.Etrafta ben olduğum sürece İştar elbette beni tercih edecektir.
Eylül'de işe başlamayı düşünüyorum ve İştar' da yaptığım gibi iş sonrası tüm hayatımı çocuğa dedike etmeyi bu defa hiç mi hiç düşünmüyorum.Bakalım göreceğiz, her şey yolunda gider umarım.
Özetle:
- Çocuk bakımı öncelikle düşünüyorsanız ve benim gibi esnek çalışma durumunuz yoksa, hele hele anneanne-babaanne gibi B planlarınız olamıyorsa, mutlaka çok iyi Türkçe bilen bir bayanı tatmin edici bir ücretle işe alın.Asla ucuza getirmeyin üç kuruşun pazarlığını yapmayın, ucuza gelenden de şüphe edin.
-Bana ev işlerinde yardımcı olsun, çocuğuma ben bakacağım derseniz, bu durumda dürüst güvenilir ama az Türkçe bilen bir bayan da işinizi görecektir.
- 3+1, 4+1 apartman dairelerinde yaşıyorsanız ilk haftalar zorlanacaksınız, nereye kaçacağınızı bilemeyeceksiniz; hazırlıklı olun. Grift bir yaşam sizi bekliyor ama avantajlarınız olumsuzluklardan fazla olacağı için çok da kafaya takmayın derim.
- Dürüstlüğe dair en ufak bir şüphe, uyardığınız halde tekrarlanan hatalar gördüğünüzde hemen iş ilişkinizi kesin, tolerans göstermeyin. Çok şükür bizde olmadı ama hırsızlık başta olmak üzere pek çok nahoş olayla karşılaşılabiliyor; tedbirinizi alın. Bu durum belli bir ülke için geçerli değil elbette,sakın yanlış anlamayın.
- Bayan sizde ise,siz çok memnun olsanız bile sonsuza kadar sizinle çalışmayabilir. 50 USD fazla veren bir başka aile yanına yada kendi ailevi sorunları sebebiyle bir günde çıkıp gidebilirler, onlar için bu kadar kolay.Bu ihtimali aklınızın bir köşesinde tutarsanız yaşam sizin için çok daha kolay olacaktır.
- Ve son olarak, bence en önemlisi; biz Türklere göre çok daha profesyonelce yaklaşıyorlar olaya.İdare etme, vicdan , hatır gönül gibi kavramlar lugatlarında yok.80'lerde Arabistan'da şantiyelere giden Türk mühendisler misali, belli bir ücret karşılığı geçici bir süre için bu işi yapmaya gönüllü olarak gelmiş ve şartlar hazır olduğunda geri dönmeye her an müsait insanlar bunlar. Paraya ihtiyaçları varsa,sizden memnunlarsa ve ortalıkta daha iyi bir alternatif yoksa çalışmaya devam ederler, aksi durumda gitme ihtimalleri çok yüksek. Misal, Sophia'nın kayınvalidesi, Sophia memleketteyken o dönene kadar bizimle birlikte olacaktı.İki çocukla yardıma ne kadar ihtiyacım olduğum zaten ortada, kaldı ki, asıl çalıştığı işyerinden de daha yüksek bir ücret almış olacaktı bizleyken. Sophia geldiği gün, o da kendi izni için geri dönecekti.Öyle anlaşmıştık daha doğrusu. Ama o gitti kendi kafasına göre belirlediği bir tarihte döndü, ben de Sophia dönene kadar Çeşme'de iki çocukla bir başıma kaldım. Yapma etme dedim ama nafile. Benim tahminim, bizdeki iş durumları ağır geldi ona, ilk fırsatta da kaçtı. Bu arada hem ilk giden Hatuna'nın hem de bu Nathelie'nin gidiş tarihlerini tam da maaşlarını alacakları güne denk getirmeleri de takdire şayan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder