19 Temmuz 2016 Salı

Aslında Annemin Karnı Çok Yediği İçin Şişmemiş

( İşbu blog hamilelik izni (!) nedeniyle geriden gelmekte olup, tembel yazarımız bilmem kaç ay sonra anlattığı mevzuların vukuu bulduğu asıl tarihi her yazının üzerinde belirtmektedir)
Ocak-Haziran 2016
Bütün pedagoji kaynakları yazar : çocuklarda zaman kavramı olmadığı için karnınız iyice belirginleşmeden büyük çocuğunuza kardeşi olacağını söylemeyin der.Ben zaten kendi aileme bile hamile olduğumu 13. haftada söylediğim için bu konuda hiç de aceleci davranmadım davranmasına da annem daha öğrenir öğrenmez haberi patlatmış İştar'a, hem de eldeki hamile Barbie bebeklerle uygulamalı olarak!
İştar henüz iki yaşındayken benim evde kardeşim var deyip dururdu. Adı ne derdik,Ayşe derdi. Cinsiyetini öğrenir öğrenmez ismine karar vermemiz bu yüzden çok zor olmadı.
İştar tüm hamilelik sürecimi inanılmaz bir şevkle karşıladı, her gün karnımı okşadı; Ayşe'ye masallar okudu; küçülen donunu bile Ayşe'ye ayırdı..
Bu süreci inanılmaz gözlerle izlerken yine de el altından Ceren Abla Oluyor, Kardeşim ve Ben tarzı kitapları yatmadan önce mutlaka okuduk ki durumu normalleştirelim ve olası krizleri şimdiden önleyelim.
Tabi bu arada karnım inanılmaz bir hızla büyümeye devam etti, ve bir süre sonra sağıma soluma dönmekte, mobilitede sıkıntı çekmeye başladım. Koşamamaya , yere düşen şeyleri hemen alamamaya  başladım,en kötüsü de İştar'ı kucağıma hamile olduğumu öğrendiğim ilk günden beri almadım, İştar'a en çok koyan da bu oldu.
Ayşe doğduktan sonra da ilk sorduğu soru: anne sen artık beni kucaklayabilir misin oldu zaten..
Hamileliğimin son 1 ayından itibaren hafta sonu aktivitelerine babası getirip götürdü İştar'ı..Esasen İştar'la  baba kız en güçlü bonding dönemini yaşadılar bu süreçte, ben de rahat ettim biraz..
İştar'la uykuya geçiş sürecimiz düne kadar yanına yatıp o uyuyana kadar beklemek, İştar'ın minicik yatağında uyuyakalmak, gece 12 gibi ulen neresi burası diye uyanıp, ağrıyan boyun, uyuşmuş kolla kendi yatağına yollanmak demekti.
Hamilelikle gelen silkilenmelerden biri de bu durum oldu. İştar'ın okulu kapanıp da yazlık moduna geçene kadar, uyku ritüelimiz şu şekilde vuku buldu:
09:00- uyku borusu öter, çeşitli numaralarda odaya gidiş
09:15- pijama giymece,o akşam okunacak kitabın seçimi
09:30 - kitabın okunması, İştar'ın tekrar kitabı başa sarıp,her sayfadaki resimle ilgili " burda ne oldu" demesi
09:45 - cinnet geçirme seviyesine geliş, kitabı nihayet kapatış
10:00- çiş -kaka, diş fırçalama ve bilumum hijyen faaliyetinden sonra nihayet yatağa yatış, iyi geceler öpücüğü
10:15 - İştar uykuya dalana kadar sandalye tepesinde beklemece, beklerken ipad-iphone takılmaca
( yaw geriden yazıyorum ya, şimdi düşündüm..Her gece onedio.com ve yemek.com'a baktım tam 7 ay boyunca..Vay be rutine bak, monotonluğa gel..)
Görüleceği gibi 1 saatten fazla sürüyor İştar'ın uykuya geçişi..Hadi yatma saati geldi lafı ne kadar erken söylenirse, netice o kadar erken saatte alınıyor, bu da gerçek..Bi ara erken uyutma işini çok güzel becerdim, İskandinav rutinine soktum çocuğu- ta ki babanın olduğu akşamlarda uyutma görevi babada olana kadar..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder