( İşbu blog hamilelik izni (!) nedeniyle geriden gelmekte olup, tembel yazarımız bilmem kaç ay sonra anlattığı mevzuların vukuu bulduğu asıl tarihi her yazının üzerinde belirtmektedir)
Ayşe'nin doğduğu Mart ayında İştar'ın sabahtan akşama okulda olması hafta sonu yine sabahtan akşama o kurs senin bu kurs benim dolanmasından mütevellit, kıskançlığın minimum, yeni bebişe alışma sürecinin maksimum olduğu güzel ve süper rahat günler yaşadık- yaz gelene kadar.
İştar açısından her şey eskisi gibi gidiyordu, sadece artık annenin karnı artık şiş değildi bir de mütemadiyen annesinin memesinden süt içen bir kardeşi vardı.Anlamıyordu,bu bebek nasıl oluyordu da hiç doymuyordu bir de canı makarna filan çekmiyor muydu? Okuldan eve geldiğinde süt içiyordu,akşam yemeğinde annesi daha bir şey yiyemeden kalkıp kardeşine süt vermeye gidiyordu, uyku zamanı annesi hem kardeşine süt veriyor, bir yandan da ona kitabını okuyordu.İki de bir de bezinin değişmesi gerekiyordu bu küçük şeyin.Allah aşkına çok mu zor, kalk git tuvalete! Üstelik annesi de sanki hazır askermiş gibi her seferinde "İştaaar, hadi gel anneciğim kardeşinin bezini değiştirmeme yardım et" deyip duruyordu.Az ye de hizmetçi tut! Evdeki kakalı bezlerden ona neydi!
Ve en fenası: annesi babası ve kardeşi aynı odada yatıyorlardı! Ama bunu onun yanına bırakmaya hiç niyeti yoktu,hemen her gece İştar da kıvrılıp onlarla birlikte uyudu.Annesi de babası da eskiden buna çok kızarlardı ama tuhaf bir şekilde kardeşi geldiğinden beri anne baba yatağında yatmak dahil pek çok şey onun için serbest olmuştu: salondaki masanın üzerinde duran badem şekeri ve bezelerden istediği kadar alabiliyor,her akşam makarna yiyebiliyor,oyuncaklarını istediği gibi dağıtabiliyordu.Annesinin istikrarı sürdürdüğü tek bir konu vardı: saat 9 da uyku ritüellerinin başlatılması..Çünkü mutlaka ertesi gün okulda olmalıydı.
Bi dakka!
Acaba Ayşe de okula gidiyor muydu, yoksa annesiyle bütün gün sarmaş dolaş beraberler miydi?
Neyse ki cevabı annesi verdi: İştar okula gittikten sonra annesi işe,Ayşe de bebek olduğu için eskiden gittiği okula gidiyorlar, o gelmeden kısa süre önce de herkes eve dönüp İştar'ın gelmesini bekliyordu.
Hafta sonları ise annesi hala onlara katılmıyor, baba kız kurstan kursa gidiyorlardı.
Evlerinde uzun zamandır görmedikleri bir misafir trafiği vardı,her gelen de İştar'a bir şeyler getiriyordu.Ablalık hediyesi diyorlardı.Sonra da içinde kek,poğaça ve börek olan tabaklar çıkıyordu ortaya. Hmm işte buna bayılıyordu!
Vay be, bu ablalık gerçekten harikaymış!
Bazen annesine çok ihtiyacı olduğunda,annesinin kardeşine süt vermesi gerekiyordu ve eskisi gibi kucağına oturtup, sarılıp öpemiyordu onu.Çok gücüne gidiyordu işte o an! Suratını asıp, bir koltuğa çöküyordu- ki annesi yanına gelsin.
Öyle de oluyordu her seferinde..
Abla olmak güzel bir şeydi ama anneyi paylaşmak??
Aslaa!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder