Bu post da gezenti anne babaların google araştırmalarına gelsin!
Ecnebiler ne yapmış diye "london with a toddler" filan yazınca bin tane derli toplu bilgi geliyor önüne ama bizim Türk insanı ya ketum, ya tanıdığım pek çok kişi gibi seyahat anlayışı yemek ye-alışveriş yap şeklinde. Şimdiye kadar İştar'la çıktığımız hiç bir seyahatle ilgili yaş grubu tutan, doyurucu, ilham verici hatta seyahat programınıza referans bir bilgiye rastlamadım.
Ha ben kendim de yer yön bulma konusunda tescilli salak olduğum için size şu numaralı metroya binip, ordan şu istikamete otobüse gidin filan diyemem ama biraz olsun fikir verebilirim.
Öncelikle şunları faydalı bilgiler olan geçeyim çocuk rutu bir sonraki postta:
1. İngiltere vizesinin prosedürü Schengen'e göre biraz daha farklı. Daha doğrusu hazırlayacağınız evraklar neredeyse aynı, bir de üstüne online doldurmanız gereken,ananızın nikahı dahil soruların olduğu başvuru formları var.Ama her iki vize de başvuru sırasında adama neden Türk olarak dünyaya geldiğini küfür eşliğinde gayet güzel sorgulattırıyor.Güzel olan tarafı ise parayı bastırana 3 yıllık vize bile vermeleri,6 aylık vizenin 140 USD olması ve vize başlangıç tarihinin randevu aldığınız gün olması ise tam bi kabus.Örneğin biz 1 Nisan'da çıkacağımız yolculuk için ne olur ne olmaz deyip erken başvurmuştuk, adamlar vizeyi 27 Şubat'tan başlatmışlar.Şu an 500 küsur USD vererek 3 kişi için aldığımız 6 aylık vizeler 28 Ağustos'ta bitiyor. N'olaaamaz deyip, Sunexpress'in ucuz ( şu an Haziran ayı için kişi başı 260 TL, şaka gibi) ve direk İzmir çıkışlı seferlerine bile baktık ki, şu vizenin hakkını verelim de yazın bir daha gidelim diye:)Ha bu arada internette yapacağınız araştırmada göreceksiniz ama ben üstüne basa basa söyleyeyim: çocuklar da randevuya geliyor ve gayet göz tarama aletine karşı sabit durmaları gerekiyor, ayrıyeten World Bridge ( şu anki UK vize acentası) ofisleri tam randevu saatinde sizi içeri alıyorlar.Ne bir dakika önce ne bir dakika sonra. Yani işin bu kısmı doğum sancısı gibi, yaşarken kanırtıyor adamı ama sonrası selamet..
2. Siz siz olun asla Heathrow kullanmayın. En yüksek havalimanı vergisi burada.Güya mil kullandık, 3 kişi toplam 1000 TL vergi ödedik! Ama denk getirir de arada cüzzi fark olan kampanya bir uçuş bulursanız da tercih edin, çünkü şehir merkezinden buraya ulaşmak cidden çok kolay , tek vasıta.
3. Pusetle bu şehirde yürümek ve toplu taşıma kullanımı inanılmaz kolay, bir tek metro iniş çıkışlarında sıkıntı var, her istasyonda yürüyen merdiven yok.
4.Nacizane tavsiyem: orta sınıf restoranlarda (yani Ramsey Gordon'ınkiler filan demiyorum, senin benim gibi insanların gittiği yerlerden bahsediyorum) yemek pek de ahım şahım değil ama inanılmaz pahalı.Sandviç, street food vs yemekten imtina etmeyin.Yemek organizasyonu sadece çocuğunuz için olsun.Siz minibara istifleyeceğiniz chedar peyniri- tost ekmeğini sandviç yapıp,öğle-akşam yumulun.5 günde öğle-akşam yemeğini görece ortalama yerlerde yedik ve yaptığımız hesaba göre 3 kişinin hesabı toplam 2000 tl ye yaklaştı.Uyduruk bi mantar çorbasına menüde10 pound (yaklaşık 40 TL) yazılınca anlamıştım zati..Hovardalık yapılacak yer değil buralar arkadaşım..Ha bu arada: fish and chips'i en iyi yerde yedik, 1994 yılında buraya ilk geldiğimde de kötü ve yağlı bişiydi; şimdi de öyle..
5.Toplu taşımada kullanmak için hemen havaalanından çıkmadan makineden kredi kartınızla Oyster kartınızı alın.Başka bişi değil, sadece Oyster yeter sana.Depozito ücreti dahil biz 30 poundluk kart aldık.Yuh 5 gün için amma da pahalıymış diyeceksiniz muhtemelen ama bi de şöyle düşünün: kendi rızanızla çoluk çocuk , bin bir vize prosedüründen geçerek ve muhtemelen azımsanmayacak bilet paraları ödeyerek buraya kadar geldiniz, sadece Türk olduğunuz için daha arrival bölümünden çıkmadan bavulunuzu bir daha her majesty'nin polisi açtı, özenle katladığınız donlarınız havada uçuştu.Durun daha bu bir başlangıç,sırada daha neler var neler.. Ayrıyeten Oyster kartıma yüklenen kredi biz merkezden Heathrow'a geçerken bitmek üzereydi. Yani neymiş: 5 gün metro ve otobüse binmek için resmen 120 TL harcamışım.
6. Cem Yılmaz 'ın son gösterisinde şöyle bişiler anlatır ya: girersin kuyruğa ve girişteki Hintli memur pasaportu alıp Hint aksanıyla sorar ya sana "whats your purpose of visit "diye..Hah işte vallahi billahi durum öyle. Hazır olun,Londra'da İngilizden çok Paki ve Hint kökenli insan yaşıyor.Senden beter İngilizce konuşuyor olabilirler ama, kapı gibi UK pasaportlarıyla istedikleri her ülkeye girebilir, bizdeki orta düzey KOBİ yöneticisi kadar işsizlik maaşı alırlar, sense donları valizin en altına döşeyeydim de polis kontrolde görmeyeydi dersin içinden..
7. Ve son olarak :Londra pahalı bir şehir.,Pahalı,çok pahalı..Her şey çok pahalı, ultra pahalı, inanılmaz pahalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder