17 Haziran 2016 Cuma

Getir -Bekle-Götür: Kurs Anneleri

Ekim 2015*
( İşbu blog hamilelik izni (!) nedeniyle geriden gelmekte olup, tembel yazarımız bilmem kaç ay sonra anlattığı mevzuların vukuu bulduğu asıl tarihi her yazının üzerinde belirtmektedir)

Ot gibi büyümüş bi nesiliz biz.Çoğumuzun herhangi bir hobisi yok:büyüdük, okuduk, işlere girdik, çoluk çocuğa karıştık ve rutin  iş-ev dışındaki vakitlerimizi evde yada dışarıda mutlaka ama mutlaka içinde yemek /içmek olan aktivitelerle geçiriyoruz yada oraya buraya seyahat ediyoruz-hoş gerçi orada da vaktimizi yine yiyip içerek geçiriyoruz..
İşte bundandır ki, bizim neslin veletleri hafta içi okula, hafta sonu kurslara giderler.Yaş grubuna göre, ilk dönemlerde bu kurslar annelerin eser miktarda hırslandığı,  genellikle çocuğun eğlenmesine ve hobi edinmesine yönelik masum aktivitelerdir,  çocuk büyüdükçe anne hırsı psikopatlık seviyesine gelir, kurslar da tamamen ders ve sınavlara yönelik olur..İşte bu kurslar sayesindedir ki anneler hep hayalini kurdukları, egolarını tatmin edebilecekleri mükemmel evlat profiline biraz olsun yaklaşırlar: mahallenin obezinin kızı gün gelmiş bale kursunda poposunda tütüsüyle fink atmakta; okulun en ezik oğlanının oğlu karate kursunda siyah kuşağa koşmaktadır.
Büyük yaş çocuklarına hitap eden kurslar konusunda bir şey diyemeyeceğim ama maksimum 6 yaşa kadar olan grupta, bir çocuk hafta içi okula gittiği halde hafta sonları da ayrıca kursa gidiyorsa aşağıdaki subliminal ajandalar da mutlaka mevcuttur :
a) Anne baba hafta içi çocuğunu  nasıl eyleyeceğini bilemediğinden, en azından 2 saat bu şekilde oyalama yöntemini seçmiştir
b) Belli bir elit grubun çocukları xyz kursuna gittiğinden, kendi çocuğunu da bu ortamlara sokarak kendini elit hissetmek istemektedir
c) Kurstaki veledi beklerken diğer velilerle kapı önü sosyalleşmesi  ve yeni tanışıklıklar güzel gelmektedir
d) Anne hamiledir ve  doğacak bebeğiyle daha fazla sakin vakit geçirebilmek ve olası kıskançlık krizlerini engellemek için büyük çocuğun hafta sonlarını doldurmaya çalışmaktadır.
Yani son şık bizdeki durum. Ekim 2015 itibariyle İştar tam bir kurs kuşu oldu- cumartesi en geç 9:30 kalk borumuz ötüyor; sonra ver elini evin arka sokağındaki cimnastik kursu; oradan da atla arabaya Alsancak'ta bir müzik kursu..Cimnastik kursu yaşadığımız semtin içinde bulunan bir ilkokulun binasında, normalde kapalı bir basketbol sahası olarak düşünülmüş bir yere açılmış.
Maalesef gördüğüm diğer devlet okulları gibi  bu da ziyadesiyle pis, estetikten ve kaliteden nasibini almamış bir okul. Tuvaletlerin de leş gibi olması üstüne tuz biber. İşin ilginç tarafı bu okul da , daha önce tuvaletini kullandığım diğer okul da İzmir'in iyi semtlerinde konuşlanmış, bir tanesinin deli gibi otopark geliri olan, diğeri de veli başına en az 3-5 bin tl bağış toplayan bir okul. Nasıl oluyor da bu halde olabiliyor aklım almıyor doğrusu.
Cimnastik kursu da hali ve kullanılan materyel bazında okulun hijyen çizgisini tamamlıyor.Yerler toz içinde, etraf mikrop kaynıyor ama içeri galoşsuz alınmıyoruz, çay filan da içmek yasak.
İştar daha ilk seferden ortama hemen uyum sağlıyor, bir de en küçük grup oldukları için öğretmenleri de çok üzerlerine gitmiyor zaten; dersin hem başında hem sonunda mutlaka bir trambolinde zıplatıyor çocukları.Okulda edindiği alışkanlıktan dolayı komut alma, sıraya girme, tren yapma vs mevzularına hakim İştar. Otoritenin kim olduğunu biliyor ve öğretmenin sözünden pek çıkmıyor.
İştar bu kurs olayından memnun olmakla birlikte, benim totom hiç ama hiç mutlu değil! 1,5 saat boyunca veliler tahta merdivenlere dizilip çocuklarını izliyorlar.Yaşlar büyüdükçe azalan sıklıklarda çiş yada su için yanımıza geliniyor.
Derslerden mutlu ayrılıyor İştar, sabahları da hevesli gidiyor genellikle.
Cimnastik kursundan sonra istikamet Alsancak.
Burada tarihin en burnundan kıl aldırmaz müzik okulu bulunmakta.
Ocak 2015'te öylesine bir aramıştım burayı.Meşhur diye, merakımdan. Kızım 2,5 yaşında, varsa bir kursunuz yazdırayım mı demiştim. Telefondaki bayan ezen bir sesle cevap vermişti:" Aaa hanımefendi delirdiniz heralde siz?Bizim okulumuz bir yıllık eğitim-öğretim dönemi kaydı alır ve en az 1 sene önceden  başvurulması gerekiyor"
"Nasıl yani, nasıl" diye sardırmışken, kurstaki bayan bana kursa yazılmak için sırada bekleyen çocukların artık sakallarının çıktığından, taa uzak şehirlerden uçakla her cumartesi bu kursa gelmeye razı velilerin varlığından söz etti.
" Hıı dedim..Tamam o zaman yazın benim kızı madem şimdiden?"
"Tabi, şu an 2015-2016 eğitim yılı için kızınızı aday listesine yazıyorum, eğer kaydı olacak gibiyse Eylül'de sizinle iletişime geçeriz"
"???? !!!"
Ve sonra hiç olmayacak bir şey gerçekleşti. Telefondaki bayan İştar'ın bilgilerini aldıktan sonra benim işimi,eşimin işini sordu! Allahtan aylık geliriniz ne demedi!
Bütün yazımı bu gizemli kursun gıybetini yaparak geçirdim, hatta kendini bu gizeme kaptırmış ve heyecanla kursun sekreterinin onları günü geldiğinde arayacağını ümit eden hevesli velilerle tanıştım. Dükkan sahibi  bir tanesine işletmenin kendisine ait olup olmadığı bile sorulmuş!Allahtan kaç m2 diye sormadılar diye seviniyorlardı.
Ve Eylül geldi çattı
Ne arayan var ne soran.
Ben aradım.
Ekim ayında aranacaksınız dendi.
Ekimin ortası oldu. Bir daha aradım. (Bu arada  herkes arıyordu psikopat gibi)
Bayramdan sonra ,eğer kızınız seçildiyse biz size dönücez dediler.
Ve gerçekten de bayram dönüşü telefonum sihirli bir şekilde çaldı..
"Ben Menekşe".. dedi telefondaki bayan
Allahım en son bu duyguyu 2002 yılında gittiğim iş görüşmesinden 2 hafta sonra Unilever İnsan Kaynakları'ndan arandığımda yaşamıştım.
Kabul edilmiştik.Girmiştik, kazanmıştık.
Bizi yeterince elit bulmuşlardı!!
Şanslıydık çünkü son çocuk olarak kayıt yapılabilmişti
Son çocuk..Vay bee!!!
Ama kursun parasını hemen istiyorlardı, öyle çalışıyorlardı
Olsundu, bana koymazdı..Ocak 2015'ten beri bunu bekliyordum
Hayaldi, gerçek olmuştu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder