2 Ocak 2014 Perşembe

İştar Hanım Yine İstanbul'da-2

Yılbaşını geçirdiğimiz ev tipik Büyükada mimarisinde, beyaz, ahşap ,kocaman bir bahçe içinde acayip retro bir ev. Burada zaman donmuş gibi,sanki hala 70 lerdeyiz.
3 kişilik çekirdek aile olarak partinin diğer katılımcılarıyla birlikte bize verilen odaya yerleştik ve ben İştar'ı takip etmekten fırsat bulabildiğim kadarıyla yemek ve masa hazırlıklarına yardım ettim. Tabi bu fırsatlar 5er 10 ar dakikayı geçmedi.
İştar saat 22:30 civarı uyuyana kadar ne yediğimizden ne içtiğimizden bir şey anladık desem sanırım abartmış olmam.Babasıyla dönüşümlü olarak İştar'a resmen "mukayet" olmaya çalıştık.İştar  ya sehbanın üstüne serpiştirilmiş yıldız şeklindeki konfetileri yedi,ya mutfağa kaçıp oradaki sebile dadandı,ya masa örtülerini alttan çekiştirdi yada pıtır pıtır merdivenlere tırmanıp yukarı kaçmaya çalıştı.
"İştar nerede? İştar gel buraya,eyvah İştar yukarı çıkmış" cümleleri en sık kullandığımız cümlelerdi. Sürekli etrafta tehlikeli olabilecek objeleri kaldırıp İştar'ı  takip etmek bir süre sonra gerçekten yorucu oluyor.
Ha bu arada partideki tek çocuk İştar değildi - zaten hayatta gitmezdim öyle olsaydı-. Bir de 2,5 yaşında Mila'mız vardı ki tam benim sevdiğim çocuk modeli.İnanılmaz sempatik,konuşkan ve büyük olması itibariyle tehlike bilinci gelişmiş. Yani  kimse onun peşinde koşturma yada oyalama ihtiyacı duymadı,  hatta yanlarında doğru dürüst oyuncak bile getirmemişler.Mangal başında büyüklerle de durdu,çılgın gibi dans da etti,uykusu gelince yattı uyudu, kendi kendine yarattığı oyuncaklarıyla da oynadı. Ne annesinin eteğinde dolandı, ne sebepsiz yere mızıldandı ne de İştar'la kavga etti. Bir nevi küçük insan modeli. Aslında İştar'ın bilinçlenmiş hali de diyebiliriz çünkü yaramazlık yapmadığı sürece bizimki de inanılmaz sempatik oluyor bir yandan da.
 Hayatında bebek yada çocuk olmayan insanların rakı bardaklarını sehbanın üzerine koymaları yada içinde çatal bıçak bıraktıkları boş tabaklarını öylece koltuk  kolçağının üzerine bırakmalarını asla yargılamıyorum. Adam arkadaşlarıyla yılbaşında eğlenmeye gelmiş, bütün akşamını evdeki çocuklara zarar gelmesin diye endişe ederek geçirecek hali yok ya. Asıl İştar'ın erişebildiği her yerde bırakılmış bardağı,çanağı,bıçağı vs toplayarak insanlara biz rahatsızlık verdik diye düşünüyorum.
 Esasen burada yargıladığım gerçekten ekstrem boyutta yaramaz ve hareketli bir çocukla bizim bu işlere kalkışmamız. Bence evden bile çıkmamız gerekiyordu
Nitekim Mila'nın annesi olaya bir tanım koydu: " Yahu bu çocuk gerçek bi kımıl zararlısı"
Ertesi sabah da yine aynı şekilde bu defa kahvaltı masasının etrafında yaramazlık için kol gezen İştar'a mukayet olmakla geçti.Neyse ki öğlen uykusuna yattı da arkadaşlarla sakin şekilde adanın etrafında dolanıp biraz sohbet edebildik. İzmir'den tanıdığım  ama İstanbul'a yerleşmiş bir başka arkadaşım da eşiyle sırf bizi görmek için adaya geldiler.İştar'ın eline biraz ipad,biraz iphone verip oyalansın vs derken fark ettim ki arkadaşımla 5 dakikadan uzun muhabbet edemiyorum. Araya mutlaka İştar giriyor. Ya iphone'dan bir video açmamı istiyor ya başka bir odaya kaçtığı için peşinden gidilmesi gerekiyor vs. Pusete de oturmadığı için sahile inip bir şeyler yapalım dedik ve babasının omuzlarında gitti bütün yolu. Girdiğimiz cafe'de de elbette durmadı. Eline verdiğimiz kağıt ,kalem, bir dolu oyuncak vs kesinlikle İştar'ı oyalamıyor.Asla kucakta durmuyor ve inip koşarak etrafı birbirine katmak istiyor. Bu durumda da ya ben ya eşim peşinden gidiyoruz etrafa ve kendine zarar vermesin diye.
Vapur saatimiz geldi ve Bostancı'ya doğru yola koyulduk. İştar elbette orada da kucakta durmadığı için o önde ben arkada vapurun içini tavaf ediyoruz. Bu arada İştar yerde yada sağda solda ilginç bir şeyler görürse durup bakıyor, hatta çekip alıyor. Derken en büyük hedefi gördü: vapurun kantini ve göz hizasına dizilmiş yumurta çikolatalar,Barbie şekerler,kekler,bisküviler. Önce keklere sonra bisküvilere el atayım derken fazlaca sıktığı için yamulttuğu yumurta çikolatayı mecburen satın aldım. Üzerindeki folyo kağıdıyla beraber ısırmaya başladı. Elinden almak istiyorum, bağırıp kendini yere atıyor. Tam o esnada kaka yaptığını farkettim. Bilen bilir,bu tip yerlerde asla bir bebek bakım odası olmaz hatta tuvaletler temizse kendinizi şanslı sayın. Neyse ki arkalarda bomboş bir kaç sıra vardı da eşimle beraber düzeneğimizi alıp İştar'ın altını değiştirebildik.Bu arada hala vermediği için göz göre göre İştar folyosuyla birlikte koca yumurta çikolatayı yedi bitirdi,her yanı ama her yanı erimiş çikolataya bulandı.
Çikolatanın verdiği rahatlama sayesinde İştar uyuyakaldı da neyse ki biz de Kartal sahilinde bir balık molası verdik. Hava alanına vardığımızda İştar uykusunu almış, enerjiden yıkılıyordu.Kucakta durmayı da istemediği için mecburen yere bıraktığın anda pırrr diye koşmaya başlıyor. Sen de peşinden tabi.
Velhasıl dün akşam 22 civarlarında eve vardığımızda kocam da ben de dayak yemiş gibiydik. İştar yolda uyuyakaldığı için onu yatağına toslamak kolay oldu ama ben hangi ara uyudum bilemiyorum. Ertesi gün sabah 9'a kadar horul horul uyumuşuz.. ( tabi gecenin bi yarısı uyanıp bizi çağıran İştar hanımla beraber)
Benim çocuğum neden diğer bebekler gibi sakin yada  kucak gülü değil? Neden oyuncak oynamak -yeni bir şey değilse- ilgisini çekmiyor? Tek oyalama aracım ipad mi olacak benim?
Ben yanıma çocuğumu almadan hiç bir şey yapmak istemiyorum aslında. Dışarı çıkarken ( sinema,bar,tiyatro vs dışında) çocuğu birilerine sepetlemek benim tarzım değil. Onu alıp her şeyin tadını birlikte çıkartmak, hatta dünyayı gezmek istiyorum ama günün sonunda bir bakıyorum ki  dışarı gittiğimizde yaptığım tek şey sürekli koşan,döküp saçan yaramaz bir bebeğin peşinde perişan olmak, yorgunluktan yataklara düşmek.
Bir de çocuğun zeka gelişimi için onu sürekli yeni uyaranlarla, yeni mekanlarla, yeni seslerle, yeni insanlarla tanıştırın diyorlar ya. E bizimki yaramaz diye onu eve kapatmak yada sadece aynı güvenli yerlerde gezdirmek çözüm mü?
Belki bu 2-3 sabit mekan ve aynı insanlar ikilisi şimdiye kadar OKdi ama İştar neredeyse 1,5 yaşında. Onun dünyayı keşfetmesi gerekmiyor mu artık?
 Off ya benim kızım ne zaman laftan anlayacak?







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder