Evet bugün itibariyle benim minik meleğim, ev cücem, kaymaklı böreğim, çağla bademim,kıvırcık kuzum resmen 1,5 yaşına girdi. Kaç yaşında olduğu sorulduğunda da hemen yapıştırıyor cevabı sıpa (parmağıyla da bir yapıp): bir kuçuk !
İşte 18 aylık İştar Hanım'ın karnesi:
1. Uyku ve Beslenme
Gündüz ekstra bir durum yoksa, saat 13:00- 15:00 arası tek ve uzun bir uyku uyuyor.Bu tek uykuya geçiş işini kendi kendine becerdi.
Geceleri ise hala aynı yöntemle ( biberondan süt içerken sallanan koltukta uyutma) uyutuyorum İştar'ı.Genellikle 21 civarı uyutmaya gayret ediyorum. Hala gecenin bir vakti uyanıp ağlıyor, bize sesleniyor. Hala hiç çaba sarf etmeden alıp aramıza koyuyoruz, beş dakika sonra uyuyakalıyor zaten. Kısacası her sabah İştar'la birlikte uyanıyoruz uzun zamandır.Aslında yapmamız gereken şey, aramızda uyuyakaldıktan sonra onu tekrar yatağına yatırmak ama ne bende ne de eşimde bunu yapacak enerji yok işin gerçeği. Bu mevzuyla ilgili "inş cnm ya" diyorum!
İştahı eskisi gibi değil artık İştar'ın. Çabuk tıkanıyor.Oturup adam gibi yemek yerine daha çok ayaküstü atıştırmalığı tercih ediyor. Gün içinde -genellikle-sağlıklı şeyler yediği için bunu çok da sorun etmiyorum.Neticede kilosu da boyu da normal görünüyor. Ama yine anne olmak vicdan azabıyla yaşamak derler ya gerçekten öyle.Çocuğumu yeterince kaliteli besliyebiliyor muyum sorusu zaman zaman benim de kafamı meşgul ediyor açıkçası.
2. Oyun ve Sosyalleşme
Bir süredir İştar'ın oyuncaklarıyla aslında doğru dürüst oynamadığını farkediyorum. Evde olduğum anlarda genellikle benim yanıma gelip sırnaşmayı tercih ediyor.Babasını ise tuvalette bile takipte.Oyuncaklar elbette evin dört bir yanına saçılmış vaziyette ama ne yalan söyliyeyim eskisi gibi bir şeyler yaptığını görmüyorum artık.Oyuncaklar zaten paramparça,her biri ayrı telden çalıyor.3 sepet ve bir silindir dolusu oyuncağımız, bir sürü de kitabımız var.Kitapların da çoğu paramparça.Burada bir öz eleştiri yapmadan geçemeyeceğim.Biz ipad ve cep telefonundan İştar'a bir şey izlettirme işini bir hayli abarttık bence.Önüne konan ekranda gördüğü renkler,sesler ona o kadar cazip geliyor ki, artık oyuncakların verdiği uyarı İştar'ı tatmin etmiyor bana kalırsa. İzlemesek bile evde sürekli televizyon açık.Zaten genelde bebek kanallarını açıyoruz.İştar sabit ve donuk gözlerle televizyon izleyen bir çocuk değil ama yine de arada ekrana bakıyor elbette, zaten bir çok programın şarkısını da ezberlemiş bile. İşte bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı İştar'ın oyuncağa olan ilgisini yitirdiğini düşünüyorum.Yaklaşık 1 haftadır İştar'a ipad yada telefondan hiç bir şey izlettirmiyoruz, televizyon mevzusunu da sınırlandırmayı düşünüyorum. Oyuncak olarak da bundan böyle pille çalışan, her düğmesinden ayrı ses çıkan plastik ürünleri tercih etmeyi düşünmüyorum.
Hasta olmadığı dönemlerde her gün mutlaka parka gidiyor.Hafta sonları babasıyla bisiklete binip evimizin yakınlarındaki Taypark'a mutlaka gidiyorlar.Güzel bir gelişme, artık kum yemiyoruz.Ama parkta geçirilen süreleri biraz daha uzatmak şart.Örneğin sabah 45 dakika, öğle yemeğinden sonra 45 dakika bence ideal..İştar hareketli bir çocuk olduğu için bakıcısının park konusunda çok hevesli davrandığını sanmıyorum.İştar'ı parkta zaptetmek gerçekten zor, baya enerji istiyor.Oysaki bana göre açık havada oyun oynaması her şeyden önemli.Bunu da düzene sokmak gerek.
İştar başka çocuklarla oynamak için inanılmaz hevesli.Eğer ortada oyuncak kavgası yoksa, son derece uyumlu şekilde oynayabiliyor.Bahar aylarında düşündüğüm oyun gurubunun ona biraz daha katkısı olacaktır sanırım.
Bu arada boya olayına her hafta hevesle başlıyoruz ancak en fazla 15 dakika sonra İştar'ın ağzı boya parçaları dolu, benim tansiyon fırlamış şekilde vazgeçiyoruz bu işten bir süreliğine! Hangi tip boyayı denediysem olmadı, anında koparıp koparıp yiyor.Dün son olarak parmak boyası diye bir şey aldım.Onu bir deneyeceğiz, bakalım ne olacak.
3. Zihinsel ve Fiziksel Gelişim
Fiziksel gelişim başlığı altında yapabildiği yaramazlıkları sıralasam galiba daha iyi olacak: sandalyeden masaya tırmanmak,açmaması gereken her dolabı açıp karıştırmak,mutfak tezgahına yetişip, cüce boyunun elverdiğince ne var ne yok aşağıya indirmek,masada hafif kenara yakın yere konuşlanmış her türlü alet edavatı alıp kaçmak,içeride ne oluyor diye özellikle baba tuvaletteyken kapıyı şak diye açmakgözünün önünde olmak yerine pırr diye belirsiz bir lokasyona doğru kaçıp gitmek,yerde bulduğu her şeyi ağzına atmak,zırt pırt digi kutuyu alttan kapatıp sonra da " kapattııım" demek,açıktaki her türlü kabloyu çekiştirmek ve tüm bunları sadece bizim evimizde değil, gittiği her yerde yapmak.
İştar'ın kelime haznesi inanılmaz geniş ve pek çoğunu da mükemmele yakın söyleyebiliyor.Tek tek buraya yazmak bir hayli uzun sürer ama kısaca şöyle diyebilirim: gündelik hayatta kullandığımız hemen her kelimeyi söyleyebiliyor.Yani tahminim 100'den fazla kelime biliyor olması. Elbette bundan kastım karmaşık yada teknik terimler değil ama skalamız deniz kabuğu ile ananası da içeriyor, öyle diyeyim. Kelimeler dışında bildiğimiz filler şunlar: yemek,gitmek,gelmek,içmek,sevmek,beklemek,dökmek,kırılmak,açmak,taramak,okumak,kapatmak,boyamak vs. Bu fillerle 2-3 kelimelik cümleler kurabiliyor cüce. Yani elbette şakır şakır konuşuyor diyemeyiz ama derdini bir hayli iyi anlatabiliyor.
Birden ona kadar sayabiliyoruz ve bazı sayıları artık tanıyoruz.
Soyut kavramlarda pek iyi değiliz, buna renkler de dahil. İştar'a neyin rengini sorarsam sorayım hepsi kırmızı.O anda sarı, yeşil vs ezberliyor ama renk denen kavramı henüz anlayamadığı için 1 saat sonra o ayakkabının rengi hala kırmızı.
Bu arada bebeklerde dil eğitimi diye bir mevzu biliyorsunuz.Bir çok aile,2-3 yaşından itibaren çocuklarına yabancı dil öğretmeye çalışıyorlar.Çok küçükken dilin mükemmel şekilde öğrenildiği ,yaş ilerledikçe işin zorlaştığı bir gerçek.Ama bana göre çocuk evde native speaker biriyle sadece o dili konuşarak vakit geçiriyorsa ancak bu geçerli.Öbür türlüsü kelime bazında oluyor gibi.Yani çocuk ördeği gösterip "duck " diyor yada klasik bir şekilde "anlıyor" ama "konuşamıyor". Eğer amaç çocuğum 40-50 kelimenin türkçesini de ingilizcesini de bilsin ise, eyvallah, doğru yoldasınız. Ama amacınız çocuk meramını hem türkçe hem ingilizce anlatsın ise üzgünüm ama boşuna nefes tüketiyorsunuz.Ayrı milliyetlere tabi ebeveynlere sahip çocuklar bile iki dili birbirine karıştırmadan konuşmaya ancak 5-6 yaşından sonra başlıyor. Dolayısıyla benim İştar'a yabancı dil öğretme gibi bir kaygım yok,ileride okulda ne öğreniyorsa o.
Tuvalet mevzusunda ise geriledik galiba.Daha düne kadar kakasını yapmadan önce haber veren İştar artık bizim burnumuz haberi almadan olayı umursamıyor bile.Hangi ara unuttu o işi bilmem.Her ne kadar şu anda hala erken de olsa öncelikle mevzuyla ilgili kitabı okuyup ona göre hareket etmenin zamanı geldi de geçiyor bile galiba.
Evet tam 18 aylık olduk şaka maka.Bundan sonrası için sanırım bize biraz daha fazla iş düşecek.İştar cidden büyüyor ve eskisinden daha dikkatli..Dün ilk defa bir şey yaptı ve bu, bana göre ciddi bir büyüme atağının habercisi.Gittiğimiz alışveriş merkezinde bebelere eğlence olsun diye ortada dolanan çocuk trenine binmek istedi. Treeen treen diye kendini yerden yere attı.Aracı kullanan noel anne kılığındaki kız bizi şu an alamayacağını, meydanda bir sonraki tur için beklememizi söyledi.Ama biz de beklemek istemedik ve nasıl olsa unutacak diye arabaya doğru yürümeye başladık. Neredeyse eve varana kadar treeen treen diye bağırıp çağırdı, yer yer ağladı. Yani şu an artık İştar,zihninde bir resmi tutup,talep edip, reaksiyon gösterebiliyor.
Artık elma istemesi için tezgahta elmayı görmesine belki de gerek kalmayacak çünkü elmanın görüntüsü artık direkt zihnine gelecek!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder