Evet artık kapalı kapıların hiç bir işe yaramadığı bir döneme girmiş bulunmaktayız ailecek.
Sağımız solumuz önümüz arkamız her yerimiz kapalıydı daha düne kadar:
1.Banyoya girip klozete bişiler atmasın diye ebeveyn banyosunun kapısı
2.Tuvalet fırçasını ağzına sokmasın diye misafir banyosunun kapısı
3.Arkamdan koştur koştur gelip bir de bacaklarıma yapışıp mutfakta iş yaptırmadığı için babasıyla takıldığı odanın kapısı
4.Giyinip soyunurken gözümüzün önünde olsun, bi yere gidemesin diye giyinme odasının kapısı
5.Babasıyla yatak keyfi yaparken sıkılıp kaçmasın diye yatak odasına giden koridorun kapısı
vs vs vs
Her şey geçen hafta "İştarcım hadi köpük köpük banyo yapalım" dememle başladı. İştar koşarak gitti, gayet rahat şekilde ara koridorun kapısını açtı,ebeveyn banyosunun kapısını açtı ,ışıkları yaktı, duşakabinin içine girdi ( yok canım duşakabinin kapısı zaten açıktı)
Dün daha giyinmem bitmeden giyinme odasının kapısını açıp, koşarak kaçtı pırr diye.
Ve son bomba, akşam ben mutfakta bir şeylerle uğraşırken, minik cüce dairenin kapısını açtı ve apartmana fırladı. Arkasından zar zor yetiştim. Üst kilidi kapatmayı denedim ama yeni keşfettiği bu durum İştar'ı acayip eğlendirdiği için hiç durmadan tekrar tekrar kapıyı açmayı denemek istiyor. Bu defa kapı açılmak yerine hafif aralandığı için minik parmakları araya sokup durumu zorlamaya çalışıyor aklı sıra.
En kökten çözüm olarak şu an dış kapımız içeriden kilitli yaşıyoruz artık.
Otokontrol mevhumundan yoksun ama beri yandan da her türlü muzırluğa kafası çalışan bir cüce oldu benim kızım artık!
24 Aralık 2013 Salı
20 Aralık 2013 Cuma
Bir Diş Hikayesi
İştar'ın süt dişlerinin büyük bir kısmı çıktı sayılır. Bu süreçte bir çoğunun varlığından haberimiz dahi olmadı işin gerçeği. Hatta İştar'ın aslında bir sürü dişinin olduğunu daha yeni fark ettim. Mevzuya da pek hakim değilim işin esası, hangisi azı, hangisi köpek vs bilmiyorum.
Konuya hakim olmamamın en önemli sebebi de İştar'ın diş çıkarma sürecinin tabir-i caizse "kendi kendine " oluvermesi (idi)
Ne ağrı, ne sızı.. Biraz salya ve hoop diş gelmiş!
Ama alt taraflardan bir adet inatçı keçi bizim bu diş sıkıntısı dedikleri olaya olan yabancılığımızı sildi attı.
İştar 3 gündür doğru dürüst bir şey yemiyor.
Geceleri ateşleniyor (38,5 civarı) hatta evvelsi gece ılık duşa soktuk, çenesi takırdarken giydirdik.
Bu arada bu ateşlenmeyle birlikte 17 ayda 3. ateşlenme vakamız oldu.
Gece uykusundan defalarca uyanıp ağlıyor, tekrar uykuya dalması da uzun zaman alıyor.
Ağrı krizi başladığında ağlama krizi de peşi sıra geliyor, ne yapacağımızı bilmiyoruz çünkü mevzu başka!
Dişçi bir arkadaşıma yandım allah diye danıştığımda bildiğimiz ağrı kesicilerden bir de bir jelden bahsetti.
Bugün gidip alacağım.Açıkçası her durumda çocuğa ilaç vermek pek de istemiyorum , bakalım umarım şu diş denen şey ben şu an işteyken çıkmıştır da biz de biraz rahatlarız!
17 Aralık 2013 Salı
İştar Hanım 17 Aylık !
Vay be ne çabuk geçti zaman.
İştarın anne sütü aldığı, "ay ne zaman yüzükoyun döner kendi kendine" diye meraklandığımız devrelerinde 17 aylık bebekleri gözümde adam olmuş da Harvard'a başlamış gibi büyütürdüm. ( tıpkı şimdi 3 yaşına gelenleri büyüttüğüm gibi)
İştar'ın pek çok alandaki gelişimi ayıyla uyumlu yada birazdan önden gittiği için son 3-4 aydır İştar büyük sıçramalar yapmadı bize göre. Var olan yetkinlikleri geçen zamanla beraber biraz daha arttı, hepsi bu
Tombulluktan ne sağa ne sola dönebilen, soyadının hakkını veren İştar artık basit sorularımıza basit cevaplar verebiliyor,mama sandalyesinde oturmaktan sıkılınca kendi kendine aşağıya inebiliyor, konsantrasyon süresi biraz daha uzadı; yani kahvaltı için gittiğimiz bir yerde önüne çizgi film koyunca rahat bi 15 dakika bir şeyleri yiyip sohbet edebildim.
Hayat biraz daha kolaylaştı, artık banyo küvetini pek kullanmıyoruz ( özellikle suyla oyun oynasın diye bir derdimiz yoksa), normal duş alıp çıkıyor hanımefendi. Dışarı çıkarken hazırlanan çantası tüy gibi hafif, tek derdimiz hangi oyuncağı götürelim. (İsveç çakısı mantığında az yer kaplayan ama çok işlevli oyuncakları ilk üretebilecek firma parsayı toplayacak şimdiden söyliyeyim)
Elimi tut anneciğim dediğimde artık kaçmıyor, biraz daha sakin ve benim adımlarımla uyumlu gidebiliyoruz.
Uykusu maşallah saat gibi düzenli. Akşam en geç 21 gibi uyuyor, sabah 8 gibi uyanıyor. Öğlen 12:30 civarı da kesinlikle uykusu geliyor ve en az 2 saat kesintisiz uyuyor.
Tabi geceleri bu uzun ve verimli uykular elbette kendi yatağında değil, bizim yatağımızda yattığı için! Her akşam İştar hanım kendi yatağında uykuya başlıyor ama gecenin bir yarısı uyanıp bizi çağırıyor.Hiç itiraz etmeden onu alıp yatağa götürüyoruz. Herkes kaldığı yerden uyumaya devam ediyor. Evet, yeni uyku düzenimiz bu şimdilik ve bundan pek de gurur duymuyorum ama ne yapayım, uyku da tatlı bir yandan :)
Bildiği kelime sayısı çoğaldıkça kendini ifade etme becerisi de gelişti, artık dolaptan çıkan domatesi yerken " anne soğuk" diye beni uyarıyor. Asansöre binerken kaçıncı katta olduğumuzu gösteren tabelaya bakarak 11 diyor, ipadi yada televizyonu gösterip bir şekilde erişemediyse "aç,aç" diye komut veriyor.
Banyo yapmak istediğinde banyonun kapısına pat pat vurup "köpük köpüüük" diyor.
Şu an dedesinin ve annesinin adını biliyor.Özellikle "mehmet" i çok net söylüyor, dedesi de mutluluktan havaya uçuyor tabi. Sırada baba ,babaanne ve diğer dedesinin isimleri var.
Başka çocuklarla oynamaya süper meraklı ve hevesli. Parklardan korkuyoruz çünkü maalesef hala hapur hupur kum,taş,çakıl yiyor. Ama parka gitmek de şu an günlük yaptığımız yegane sosyalleşme.Evimizden biraz uzakta tartan zeminli bir park keşfettim, bundan sonra adresimiz orası olacak sanırım. Hem oraya mecburen pusetle gideceği için puset kavramına da alışmış olur.
İştar'ı oyun grubuna gönderme işi kafamda giderek şekillendi. Bence gelişimsel olarak İştar bu işe hazır.Şu kışı bir atlatalım, haftada 1 kereden başlamak üzere hanımefendiyi yavaştan oyun gruplarına dahil edeceğim. (tabi salonunu benzer yaş grubundan 3-4 çocuğa tahsis edecek sevecen bir anneyle yakın zamanda tanışmazsam)
İştar'ın hazır olduğu bir başka konu ise tuvalet eğitimi. Her ne kadar kaka ve çişi şu an ayırt edemese de aşağıda bir yerlerde bir şeylerin döndüğünün gayet farkında. Yılbaşı hediyen hazır bir tanem: bir lazımlık!
İştarın anne sütü aldığı, "ay ne zaman yüzükoyun döner kendi kendine" diye meraklandığımız devrelerinde 17 aylık bebekleri gözümde adam olmuş da Harvard'a başlamış gibi büyütürdüm. ( tıpkı şimdi 3 yaşına gelenleri büyüttüğüm gibi)
İştar'ın pek çok alandaki gelişimi ayıyla uyumlu yada birazdan önden gittiği için son 3-4 aydır İştar büyük sıçramalar yapmadı bize göre. Var olan yetkinlikleri geçen zamanla beraber biraz daha arttı, hepsi bu
Tombulluktan ne sağa ne sola dönebilen, soyadının hakkını veren İştar artık basit sorularımıza basit cevaplar verebiliyor,mama sandalyesinde oturmaktan sıkılınca kendi kendine aşağıya inebiliyor, konsantrasyon süresi biraz daha uzadı; yani kahvaltı için gittiğimiz bir yerde önüne çizgi film koyunca rahat bi 15 dakika bir şeyleri yiyip sohbet edebildim.
Hayat biraz daha kolaylaştı, artık banyo küvetini pek kullanmıyoruz ( özellikle suyla oyun oynasın diye bir derdimiz yoksa), normal duş alıp çıkıyor hanımefendi. Dışarı çıkarken hazırlanan çantası tüy gibi hafif, tek derdimiz hangi oyuncağı götürelim. (İsveç çakısı mantığında az yer kaplayan ama çok işlevli oyuncakları ilk üretebilecek firma parsayı toplayacak şimdiden söyliyeyim)
Elimi tut anneciğim dediğimde artık kaçmıyor, biraz daha sakin ve benim adımlarımla uyumlu gidebiliyoruz.
Uykusu maşallah saat gibi düzenli. Akşam en geç 21 gibi uyuyor, sabah 8 gibi uyanıyor. Öğlen 12:30 civarı da kesinlikle uykusu geliyor ve en az 2 saat kesintisiz uyuyor.
Tabi geceleri bu uzun ve verimli uykular elbette kendi yatağında değil, bizim yatağımızda yattığı için! Her akşam İştar hanım kendi yatağında uykuya başlıyor ama gecenin bir yarısı uyanıp bizi çağırıyor.Hiç itiraz etmeden onu alıp yatağa götürüyoruz. Herkes kaldığı yerden uyumaya devam ediyor. Evet, yeni uyku düzenimiz bu şimdilik ve bundan pek de gurur duymuyorum ama ne yapayım, uyku da tatlı bir yandan :)
Bildiği kelime sayısı çoğaldıkça kendini ifade etme becerisi de gelişti, artık dolaptan çıkan domatesi yerken " anne soğuk" diye beni uyarıyor. Asansöre binerken kaçıncı katta olduğumuzu gösteren tabelaya bakarak 11 diyor, ipadi yada televizyonu gösterip bir şekilde erişemediyse "aç,aç" diye komut veriyor.
Banyo yapmak istediğinde banyonun kapısına pat pat vurup "köpük köpüüük" diyor.
Şu an dedesinin ve annesinin adını biliyor.Özellikle "mehmet" i çok net söylüyor, dedesi de mutluluktan havaya uçuyor tabi. Sırada baba ,babaanne ve diğer dedesinin isimleri var.
Başka çocuklarla oynamaya süper meraklı ve hevesli. Parklardan korkuyoruz çünkü maalesef hala hapur hupur kum,taş,çakıl yiyor. Ama parka gitmek de şu an günlük yaptığımız yegane sosyalleşme.Evimizden biraz uzakta tartan zeminli bir park keşfettim, bundan sonra adresimiz orası olacak sanırım. Hem oraya mecburen pusetle gideceği için puset kavramına da alışmış olur.
İştar'ı oyun grubuna gönderme işi kafamda giderek şekillendi. Bence gelişimsel olarak İştar bu işe hazır.Şu kışı bir atlatalım, haftada 1 kereden başlamak üzere hanımefendiyi yavaştan oyun gruplarına dahil edeceğim. (tabi salonunu benzer yaş grubundan 3-4 çocuğa tahsis edecek sevecen bir anneyle yakın zamanda tanışmazsam)
İştar'ın hazır olduğu bir başka konu ise tuvalet eğitimi. Her ne kadar kaka ve çişi şu an ayırt edemese de aşağıda bir yerlerde bir şeylerin döndüğünün gayet farkında. Yılbaşı hediyen hazır bir tanem: bir lazımlık!
10 Aralık 2013 Salı
Cadaloz İştar!
İştar'ın annesi ve babası olarak süper sakin,yumuşak hatta "vur sırtına al lokmasını" tadında insanlarız. Bırakın şiddeti, birbirimize sesimizi yükselttiğimiz dahi görülmemiştir. Bakıcısı da keza aynen bizim gibi, inanılmaz sakin bir bayan. Ama bizim kızımız maşallah hem bağırıp çağırıyor, hem de tekme tokat girişiyor; resmen şiddet uyguluyor etrafına.
Bana attığı tokatlar genellikle öfke krizleri esnasında oluyor, o anda elde etmek istediği ancak ne istediğini anlayamadığım yada bilerek vermediğim bir şey varsa, bağır bağıra basıyor tokadı suratıma.Acıtıyor da.
Geçenlerde bir şey almaktan ziyade arka tarafındaki oyuncak bölümünde vakit geçirsin diye gittiğimiz Mother care mağazasında 2 yaşlarında bir erkek çocuğuyla ütüyle kim oynayacak kavgası yaptı, sonuç: ütüyü kapan çocuğun suratına okkalı bir tokat!
Neye uğradığını şaşıran çocuk yine de ütüyü vermemekte inat edince, ikinci tokadı da yemesi kaçınılmaz oldu tabi.
Bu hafta sonu da bir arkadaş toplantısında daha eve adımını iki dakika önce atmış 18 aylık bir bebek de İştar'ın Osmanlı tokadından nasibini aldı.
"Merhaba, hoşgeldin.çaaat!"
Nereden öğreniyor, kimden öğreniyor hiç bir fikrim yok. Televizyonda genellikle bebek kanallarını açıyoruz,başka bir kanal açıksa zaten İştar izlemiyor.Kaldı ki biz akşamları televizyon karşısından vakit geçiren bir aile değiliz. Yani televizyonda görmüş olma olasılığı çok düşük. Düzenli olarak gördüğü insanların hiçbiri de -bildiğim kadarıyla- şiddet yanlısı değil.
Bir tek aklıma şu geliyor. Bir gün tesadüfen attığı bir tokada birimiz güldük (dolayısıyla onaylamış olduk bu hareketi) ,İştar hanım da canı ne zaman isterse bu davranışı tekrarlıyor. Ama yine de tokat mevzusu özellikle öfkeli olduğu anlarda gündeme geliyor, yani karşı tarafa ne kadar kızgın olduğunu bildirmenin de bir yolu aynı zamanda. Bir daha ki sefere aynı davranışı tekrarlarsa acaba ona kızıp davranışının ne kadar kötü olduğunu mu anlatmalıyım yoksa görmezden mi gelmeliyim? Osmanlı tokadının durumuna göre bekleyip göreceğiz artık!
Bana attığı tokatlar genellikle öfke krizleri esnasında oluyor, o anda elde etmek istediği ancak ne istediğini anlayamadığım yada bilerek vermediğim bir şey varsa, bağır bağıra basıyor tokadı suratıma.Acıtıyor da.
Geçenlerde bir şey almaktan ziyade arka tarafındaki oyuncak bölümünde vakit geçirsin diye gittiğimiz Mother care mağazasında 2 yaşlarında bir erkek çocuğuyla ütüyle kim oynayacak kavgası yaptı, sonuç: ütüyü kapan çocuğun suratına okkalı bir tokat!
Neye uğradığını şaşıran çocuk yine de ütüyü vermemekte inat edince, ikinci tokadı da yemesi kaçınılmaz oldu tabi.
Bu hafta sonu da bir arkadaş toplantısında daha eve adımını iki dakika önce atmış 18 aylık bir bebek de İştar'ın Osmanlı tokadından nasibini aldı.
"Merhaba, hoşgeldin.çaaat!"
Nereden öğreniyor, kimden öğreniyor hiç bir fikrim yok. Televizyonda genellikle bebek kanallarını açıyoruz,başka bir kanal açıksa zaten İştar izlemiyor.Kaldı ki biz akşamları televizyon karşısından vakit geçiren bir aile değiliz. Yani televizyonda görmüş olma olasılığı çok düşük. Düzenli olarak gördüğü insanların hiçbiri de -bildiğim kadarıyla- şiddet yanlısı değil.
Bir tek aklıma şu geliyor. Bir gün tesadüfen attığı bir tokada birimiz güldük (dolayısıyla onaylamış olduk bu hareketi) ,İştar hanım da canı ne zaman isterse bu davranışı tekrarlıyor. Ama yine de tokat mevzusu özellikle öfkeli olduğu anlarda gündeme geliyor, yani karşı tarafa ne kadar kızgın olduğunu bildirmenin de bir yolu aynı zamanda. Bir daha ki sefere aynı davranışı tekrarlarsa acaba ona kızıp davranışının ne kadar kötü olduğunu mu anlatmalıyım yoksa görmezden mi gelmeliyim? Osmanlı tokadının durumuna göre bekleyip göreceğiz artık!
5 Aralık 2013 Perşembe
Bebeklerde Bağımlılık Sendromu: İpad ve Oyun
Hadi canım ne saçma diyebilirsiniz ama son bir kaç gündür evimizdeki durum bu.
İştar için evdeki her elektronik aygıtın ayırt edici bir fonksiyonu var ve o isimle çağrılıyor,talep ediliyor.Misal benim cep telefonumun ismi "ay ay ay". Çünkü o telefonla You Tube' dan Hande Yener'in Ya Ya Ya şarkısını izlemeyi özdeşleştirmiş. Babanın cep telefonu " Delisin". Cici Kızların meşhur şarkısı niyeyse hep o telefonda dinleniyor. (Dinlerken de ufak ufak şarkıya eşlik edebildiğini söylemiş miydim bu arada?)
Emektar İpadimiz, uzun zamandır haşır neşir olduğu Twinkle Twinkle Little Star aplikasyonu demek ( kısaca yıldız) Yeni oyuncağımız mini İpad ise şu anda İştar için Caillou ( çünkü Caillou'lu bir oyun indirdim) yada Baby First'in Find The Match aplikasyonu demek. (kısaca oyun diyor ona da)
Bu saydığım 4 aleti nerede görürse görsün, hemen minik parmaklar onu gösteriyor, istiyor da istiyor, vermezsek ağlamaya başlıyor.
Bu durum bir kaç aydır devam eden bir şeydi zaten, buraya kadar her şey normal.
Son bir kaç gündür ise garip olan şu:
İştar ipad'i eline geçirir geçirmez, önce "slide to unlock" yapıp cihazı açıyor. Sonra ana ekranda minik parmaklarıyla sağa sola kaydıra kaydıra sevdiği oyunun yada aplikasyonun ikonunu buluyor ve gayet seri şekilde basıp çalıştırıyor. Kikir kikir gülerek oyun oynuyor sıpa! Elbette örneğin Find the Match oyununun amacını henüz tam olarak algılamış değil ama kendi çapında eğlencesini yaratmış durumda.
Ancak Twinkle Twinkle Little Star dışındakilerde beleş aplikasyonlar olmasından mütevellit, aralarda çıkan reklam pop uplarıyla henüz baş edemiyor. Bunların kapatma düğmeleri o kadar minik ki ben bile çoğu zaman kapatmayı beceremiyorum ve App store'a yönlendiriliyorum işin gerçeği. Reklam filan çıkarsa hemen sesleniyor : "annneeee aççç"..
Bir yandan İştar'ın henüz 16,5 aylıkken bunları yapabiliyor olması beni sevindirse de, aslında bunları yapmasının yegane sebebinin biz olduğu gerçeği de gözümü korkutuyor. Demek biz de ailesi olarak o kadar çok elimizde gezdiriyoruz ki şu aletleri, ister istemez çocuk bize bakarak taklit ediyor. İştar şu an aslında bir şeylerde ısrarcı olmak için çok küçük yani onu bu İpad dünyasından çekip uzaklaştırmak çok kolay. Zaten etrafta görmediği zaman aklına bile gelmiyor oyun filan. Ama 2 yaş civarı görmese de aklına gelecek oynamak isteyecek. Şu an oynayabildiği oyun 2-3 iken, o zaman devreye başka başka oyunlar da girecek belki.
Şimdiden daha bir büyüğün yardımı olmadan kendi kendine İpad açıp oyun oynayabilmesi ileride kafasını bilgisayara gömmüş bir çocuk yetiştirmemize sebep olur mu, bilmiyorum. Bir yandan da bu oyunların eğitici öğretici tarafı da oluyor aslında ama yine de kantarın topuzunun kaçması an meselesi.Bu işi dengeli bir şekilde yapabileceğinden emin olsam ( örneğin bi 15-20 dakika, arkadaşımla bi kafede kahve içerken İştar da oyun oynayıverse) arada sırada çocuğa ipad vermekten korkmayacağım ama bu işe de biraz erken mi başladık ne?
2 Aralık 2013 Pazartesi
Cümleler Kuruyoruz
İştar konuşma ve kendini ifade etme sürecinde resmen eksponansiyel olarak ilerliyor.
Neredeyse her gün yeni bir kelime çıkıyor ağzından. Hafta sonu yine hepimizi hayretler içinde bıraktı. 4-5 çocuk şarkısı söyleyebilen bebeği bir süredir, ayısıyla birlikte favori oyuncağı. Salonda sehpanın üzerine bebeği koydum,oyalansın diye düğmesine bastım.
Bebek Ali Babanın Çiftliği ni söylemeye başladı.İştar'ın kesik kesik bu şarkılara eşlik ettiğini zaten biliyorduk ama gözümüzün önünde bütün şarkıyı baştan sona ve çok az hatayla söyleyiverince odadaki herkes bir an bakakaldı.Şarkı bitip de bize bakarak ellerini açıp "bittiii" demesiyle hepimiz "yok artık" dedik.
Konuşmaya fiiller de gelince tadından yenmiyormuş doğrusu.
Baba gitti, anneanne uyuyor, bebek geldi,İştar dönüyor vs. İki üç kelimelik de olsa arada fiil oldu mu direkt cümle kurmaya başlıyorsun aslında.
Bu kadar efektif konuşabiliyor olmasına aslında bizden ziyade en çok sevinen İştar. Her derdini bir şekilde anlatabiliyor, zaten anlatamazsa inanılmaz sinirleniyor. Resmen yeni yabancı dil kursuna başlamış öğrenci gibi.
Bol gramer hatalı, kesik kesik cümleli; ama hevesli ve istekli!
Neredeyse her gün yeni bir kelime çıkıyor ağzından. Hafta sonu yine hepimizi hayretler içinde bıraktı. 4-5 çocuk şarkısı söyleyebilen bebeği bir süredir, ayısıyla birlikte favori oyuncağı. Salonda sehpanın üzerine bebeği koydum,oyalansın diye düğmesine bastım.
Bebek Ali Babanın Çiftliği ni söylemeye başladı.İştar'ın kesik kesik bu şarkılara eşlik ettiğini zaten biliyorduk ama gözümüzün önünde bütün şarkıyı baştan sona ve çok az hatayla söyleyiverince odadaki herkes bir an bakakaldı.Şarkı bitip de bize bakarak ellerini açıp "bittiii" demesiyle hepimiz "yok artık" dedik.
Konuşmaya fiiller de gelince tadından yenmiyormuş doğrusu.
Baba gitti, anneanne uyuyor, bebek geldi,İştar dönüyor vs. İki üç kelimelik de olsa arada fiil oldu mu direkt cümle kurmaya başlıyorsun aslında.
Bu kadar efektif konuşabiliyor olmasına aslında bizden ziyade en çok sevinen İştar. Her derdini bir şekilde anlatabiliyor, zaten anlatamazsa inanılmaz sinirleniyor. Resmen yeni yabancı dil kursuna başlamış öğrenci gibi.
Bol gramer hatalı, kesik kesik cümleli; ama hevesli ve istekli!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)