Bu yaz İştar için hem eğlenceli, hem bunaltıcı, hem kıskançlık soslu ama hiç alışık olmadığı şekilde annesiyle 7/24 beraber olduğu sıra dışı bir yaz olarak diğerlerinden oldukça farklı geçti. Şöyle bir düşünecek olursak, İştar bu kadar uzun süre benimle birlikte olduğunda 2-3 aylık filandı. 4 aylık olduğunda tam zamanlı çalışmaya başlamıştım bile.
Neyse iki küçük çocuk,bir Gürcü kadın ve her güne özellikle İştar için program bulma kaygıları vs derken 2016 yazı öyle böyle geldi geçti..
Eylül ortası itibariyle İştar geçen yılki anaokuluna başladı.Bu yıl hayatımızda minik bir revizyon daha yaptık, İştar artık sabahları da servisle gidecek. Geçen yıl sabahları önce ben, hamileliğim ilerleyip doğum yaptıktan sonra babası dedesiyle beraber bırakıyordu.. Her sabah aynı stres ve gerginlik hakimdi eve: İştar istediğim kıyafeti giymiyor, hala evden çıkmadılar- eyvah kahvaltı kaçtı..
9:15'ten önce evden çıkamadıkları için İştar kahvaltının son 3 dakikasına filan yetişebiliyordu.Eğer okula ben götürüyorsam sorun yok, her seferinde zamanında bırakıyordum neyse ki.
Akşamları ise ayrı bir komedi: servise 17:15 gibi bindikleri halde eve en erken 17:50'de gelirdi. Servisin kapısı açıldığında gördüğüm manzara genelde aynı olurdu: sedatif verilmişçesine kafayı koltuğa dayamış, horul horul uyuyan bir minibüs dolusu küçük çocuk..
Bu yıl İştar sabah-akşam servisli..Yani aslında sabaha bir de servise yetişme telaşemiz var. Fakat bir yandan da iyi oluyor, zira önümüzdeki sene İştar hangi okula giderse gitsin, erken kalkıp servise binecek. Sabah sekizden önce kalkarsam asla ayılamayan bir insan olarak,bu tempoya bir şekilde alışmam gerekiyor çünkü en az bi 7-8 sene İştar sabahları erkenden kalkacak ve ben ona kahvaltı hazırlayacağım!Kısacası : bunlar iyi günlerim !
Şimdiki düzenimiz şöyle: 07:50'ye kurduğum alarm bir kaç kere snooze edildikten sonra zar zor kalkıyorum,İştar'ı uyandırıyorum. Bazı sabahlar hemen uyanıyor ama bir gece önce geç yattıysa çok ciddi çaba sarf etmem gerekiyor.Bir şekilde uyku mahmuru kalktıktan sonra giydirme işlemine geliyor sıra: evet artık kabullendim.Bu çocuğun şık kıyafetleri,elbiseleri,etekleri ve gömlekleri her daim dolap süsü olacak ama tayt ve ince sweatshirtleri yıkana-giyile eskiyecek ve solacak..
Her zamanki tayt-sweatshirt kombinimizi giydikten sonra çorap-saç toplama vs de tamamsa çanta hazırlama işine girişiyoruz.
İştar bu yaşına kadar 3 okul değiştirdi ve her birinde illaki saçma bir uygulama vardı. Misal ilk anaokulunda iken her gün matarayla su getirmesi isteniyordu. Toplam öğrenci sayısı 30 olan bir okulda çocukların suyunu bile organize edemiyorlardı anlaşılan.O matara her gün okul çantasına konuyor - ki ben her gün taze suyla yenilemeyi unutuyordum- ve akşam eve geldiğinde yedek kıyafetleri ve okul defteri sırılsıklam oluyordu. Tüm öğrencilere bir örnek dağıtılan okul çantalarından ise hiç bahsetmiyorum bile.Berbat tasarımı, yerlerde sürünen kalitesi ile bir kaç ay sonra çantalar eskiyor,İştar'ın adının yazdığı bölüm kayboluyor-dolayısıyla çantalar karışıyor..Geçen yılki çantamız sitenin bahçesinde bir yerlerde kayboldu..O kadar eskimişti ki, aramadım bile.
Neyse ki bu sene kimse bize çanta dayatması yapmadı,herhalde o alandaki rant düzenini çalıştırmadılar.
Ben de gidip İştar'a adam gibi kaliteli bir okul çantası aldım.Çocuk ergonomisine göre yapılmış,cicili bicili,şık bir şey.İçinde de kocaman adı yazıyor,asla kaybolacak yada karıştırılacak gibi değil. Gel gör ki bu yılki saçmalığımız her güne farklı bir branş dersi kitabıyla okula gidilecek olması. 5 tane kitapları var- sayılar,renkler,kavramlar vs.. Ve atıyorum Salı günü renklerle ilgili kitabın okula gitmesi gerekiyor. Her sabah uyku mahmuru o kitabı bul,çantaya at, ölüm yani! Tüm kitaplar okulda dursa, lazım oldukça açıp yapsalar? Yok!!
Bu yıl İştar'lar nihayet okul dışında bir yerlere gezilere gidiyorlar.İngilizce dersleri günde yarım saatmiş.İştar'ın gittiği anaokulu aslında Almanca eğitimi destekleyen bir vakıf okulunun ana sınıfı bölümü.Yani mantıken yatıp kalkıp bu çocuklara Almanca öğretmeleri gerekirken hala geçen seneki basit tekerleme var İştar'ın ağzında..
Bunun dışında her ayın başında içerikle ilgili bilgilendirme kağıdı gönderiyorlar, tam eski usul.Valla biz hala bu çocuk bütün gün okulda ne yapıyor ne ediyor, ne haftalık ne de aylık bazda bilgilendiriliyoruz. Ben de iyimser düşünüp," herhalde her şey yolunda, ondan bizi arayıp bilgilendirmiyorlar" diyorum.Umarım yanılmıyorumdur!
Ama, ne olursa olsun...Okul demek düzen, rutin demek..Hayatını ve saatlerini yola koymak demek aslında..
İştar zaten inanılmaz sosyal bir çocuk, arkadaşlarıyla da çok eğleniyor okulda. Öğretmenini de seviyor. Sevmiyor olsa mutlaka belli ederdi. Servisi bile çok seviyor İştar. Sabahları serviste sınıf arkadaşıyla birlikte gidiyorlar. Servis geldiğinde arkadaşı sesleniyor: "İştaaar hadi gel yanıma otur!!" Neşeli neşeli bir gidişleri var, görmek lazım..
Bu yıl İştar'ın geliş saatleri iyice sarktı, en erken 18:30'da getiriyorlar.Hava karardıkça da uykusu geliyor haliyle. Toplam 10 dakikalık yolu 1 saat 20 dakikada nasıl kat ediyorlar anlamak mümkün değil ama hep aynı şeyi söylüyorum: iyi ki 2 yaşından beri okula gönderiyorum, iyi ki !!
Neyse iki küçük çocuk,bir Gürcü kadın ve her güne özellikle İştar için program bulma kaygıları vs derken 2016 yazı öyle böyle geldi geçti..
Eylül ortası itibariyle İştar geçen yılki anaokuluna başladı.Bu yıl hayatımızda minik bir revizyon daha yaptık, İştar artık sabahları da servisle gidecek. Geçen yıl sabahları önce ben, hamileliğim ilerleyip doğum yaptıktan sonra babası dedesiyle beraber bırakıyordu.. Her sabah aynı stres ve gerginlik hakimdi eve: İştar istediğim kıyafeti giymiyor, hala evden çıkmadılar- eyvah kahvaltı kaçtı..
9:15'ten önce evden çıkamadıkları için İştar kahvaltının son 3 dakikasına filan yetişebiliyordu.Eğer okula ben götürüyorsam sorun yok, her seferinde zamanında bırakıyordum neyse ki.
Akşamları ise ayrı bir komedi: servise 17:15 gibi bindikleri halde eve en erken 17:50'de gelirdi. Servisin kapısı açıldığında gördüğüm manzara genelde aynı olurdu: sedatif verilmişçesine kafayı koltuğa dayamış, horul horul uyuyan bir minibüs dolusu küçük çocuk..
Bu yıl İştar sabah-akşam servisli..Yani aslında sabaha bir de servise yetişme telaşemiz var. Fakat bir yandan da iyi oluyor, zira önümüzdeki sene İştar hangi okula giderse gitsin, erken kalkıp servise binecek. Sabah sekizden önce kalkarsam asla ayılamayan bir insan olarak,bu tempoya bir şekilde alışmam gerekiyor çünkü en az bi 7-8 sene İştar sabahları erkenden kalkacak ve ben ona kahvaltı hazırlayacağım!Kısacası : bunlar iyi günlerim !
Şimdiki düzenimiz şöyle: 07:50'ye kurduğum alarm bir kaç kere snooze edildikten sonra zar zor kalkıyorum,İştar'ı uyandırıyorum. Bazı sabahlar hemen uyanıyor ama bir gece önce geç yattıysa çok ciddi çaba sarf etmem gerekiyor.Bir şekilde uyku mahmuru kalktıktan sonra giydirme işlemine geliyor sıra: evet artık kabullendim.Bu çocuğun şık kıyafetleri,elbiseleri,etekleri ve gömlekleri her daim dolap süsü olacak ama tayt ve ince sweatshirtleri yıkana-giyile eskiyecek ve solacak..
Her zamanki tayt-sweatshirt kombinimizi giydikten sonra çorap-saç toplama vs de tamamsa çanta hazırlama işine girişiyoruz.
İştar bu yaşına kadar 3 okul değiştirdi ve her birinde illaki saçma bir uygulama vardı. Misal ilk anaokulunda iken her gün matarayla su getirmesi isteniyordu. Toplam öğrenci sayısı 30 olan bir okulda çocukların suyunu bile organize edemiyorlardı anlaşılan.O matara her gün okul çantasına konuyor - ki ben her gün taze suyla yenilemeyi unutuyordum- ve akşam eve geldiğinde yedek kıyafetleri ve okul defteri sırılsıklam oluyordu. Tüm öğrencilere bir örnek dağıtılan okul çantalarından ise hiç bahsetmiyorum bile.Berbat tasarımı, yerlerde sürünen kalitesi ile bir kaç ay sonra çantalar eskiyor,İştar'ın adının yazdığı bölüm kayboluyor-dolayısıyla çantalar karışıyor..Geçen yılki çantamız sitenin bahçesinde bir yerlerde kayboldu..O kadar eskimişti ki, aramadım bile.
Neyse ki bu sene kimse bize çanta dayatması yapmadı,herhalde o alandaki rant düzenini çalıştırmadılar.
Ben de gidip İştar'a adam gibi kaliteli bir okul çantası aldım.Çocuk ergonomisine göre yapılmış,cicili bicili,şık bir şey.İçinde de kocaman adı yazıyor,asla kaybolacak yada karıştırılacak gibi değil. Gel gör ki bu yılki saçmalığımız her güne farklı bir branş dersi kitabıyla okula gidilecek olması. 5 tane kitapları var- sayılar,renkler,kavramlar vs.. Ve atıyorum Salı günü renklerle ilgili kitabın okula gitmesi gerekiyor. Her sabah uyku mahmuru o kitabı bul,çantaya at, ölüm yani! Tüm kitaplar okulda dursa, lazım oldukça açıp yapsalar? Yok!!
Bu yıl İştar'lar nihayet okul dışında bir yerlere gezilere gidiyorlar.İngilizce dersleri günde yarım saatmiş.İştar'ın gittiği anaokulu aslında Almanca eğitimi destekleyen bir vakıf okulunun ana sınıfı bölümü.Yani mantıken yatıp kalkıp bu çocuklara Almanca öğretmeleri gerekirken hala geçen seneki basit tekerleme var İştar'ın ağzında..
Bunun dışında her ayın başında içerikle ilgili bilgilendirme kağıdı gönderiyorlar, tam eski usul.Valla biz hala bu çocuk bütün gün okulda ne yapıyor ne ediyor, ne haftalık ne de aylık bazda bilgilendiriliyoruz. Ben de iyimser düşünüp," herhalde her şey yolunda, ondan bizi arayıp bilgilendirmiyorlar" diyorum.Umarım yanılmıyorumdur!
Ama, ne olursa olsun...Okul demek düzen, rutin demek..Hayatını ve saatlerini yola koymak demek aslında..
İştar zaten inanılmaz sosyal bir çocuk, arkadaşlarıyla da çok eğleniyor okulda. Öğretmenini de seviyor. Sevmiyor olsa mutlaka belli ederdi. Servisi bile çok seviyor İştar. Sabahları serviste sınıf arkadaşıyla birlikte gidiyorlar. Servis geldiğinde arkadaşı sesleniyor: "İştaaar hadi gel yanıma otur!!" Neşeli neşeli bir gidişleri var, görmek lazım..
Bu yıl İştar'ın geliş saatleri iyice sarktı, en erken 18:30'da getiriyorlar.Hava karardıkça da uykusu geliyor haliyle. Toplam 10 dakikalık yolu 1 saat 20 dakikada nasıl kat ediyorlar anlamak mümkün değil ama hep aynı şeyi söylüyorum: iyi ki 2 yaşından beri okula gönderiyorum, iyi ki !!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder