Okul, soğuk hava, geç saatte okuldan eve gelmeler derken doğal olarak hafta içi İştar' ın hayatı aşırı rutin geçiyor. Zaten en erken 18:15 gibi eve geliyor,yemek saati 19:30. Eğer akşam bir yerlere gitmeyeceksek (ki gitmemek daha doğru, bu sefer uyku düzeni aşırı şaşıyor) , biraz oyun, kostüm giy çıkar, banyo, yemek vs derken bir bakıyorum hoop saat 21:15 olmuş.
Bu bizim yatma borumuzun öttüğü saat.Ha uyuma borumuz ancak 22:30 civarı ötüyor, o ayrı!
Son dönemlerde İştar'ın akşam aktivitelerine müziği de ekledik.
Geçen yıl anaokulu şarkıları öğrenicez diye her ay iyi paralar bayıldığımız popüler müzik kursu,bu sene aniden bi ivme kazandı.Bir kaç hafta içinde nota okumaya ve hatta çalmaya geçtik.Öğretmenimiz bizden bir metalofon (ksilefon) almamızı istedi.Şu an 3 notalı şarkılar üzerinde çalışıyorlar ve hepi topu yarım saatlik derste ne öğretmenin çocuklarla birebir ilgilenmesi mümkün, ne de çocukların anında olup biten şeyleri kavrayıp öğrenebilmesi.Ben bile çoğu zaman mal mal bakarken buluyorum kendimi.Her ders en az 2-3 yeni kavram öğreniyorlar, dolayısıyla ödevlerimizi yapmazsak ipin ucu kaçacak gibi.
İşin esası önümüzdeki sene için de hazırlık olacak bu durum, iyi kötü İştar'ın da ödevleri olacak çünkü.
İştar ödev konusunda şu an aşırı disiplinsiz.Henüz 4,5 yaşında, oturup ödev yapmak için gerekli bilişsel süreçlerden geçmedi daha.Ancak bir müzik aletinin belli tuşlarına basarak,bilinçli şekilde müzik üretmenin keyfine varmasını sağlamak lazım İştar'ın. Müziğe yeteneği olsun olmasın, müzikten bilinçli şekilde keyif alan bir insan olsa bile yeterli benim için.
Bu hafta Cuma akşamı İştar'ın gruplarına yeni dahil olduğu ama birlikte olmaktan inanılmaz mutlu olduğu Sade ve Mavi ile birlikteydi.Gece 1'de hala oynuyorlardı.Birlikte sanki doğum günü kutlaması varmış gibi pastaya mum yakıp üflediler. Sade ve Mavi ,İştar'dan yaklaşık 9 ay büyükler ama birlikte çok güzel oynuyorlar. Hatta Sade, İştar'la beraber paten derslerine de başladı. Sade'nin de ikiz kardeşleri var ve Ayşe'den 1 ay küçük.O yüzden bebekli çocuklu buluşmaları ailecek biz de çok seviyoruz. Kızlar oyun oynarken, bebişler de kendi aralarında sosyalleşiyorlar- yani birbirlerinin oyuncaklarını ağızlarına sokuyorlar -
Cumartesi müzik kursundan sonra, bir doğum günü partisine davetliydik.Yolda ufak tefek alışverişler yaptıktan sonra parti alanına vardık. İştar, bu aralar bana aşırı düşkün, daha önce anlatmıştım. Fakat durumun ciddiyetini ancak bu hafta kavrayabildim. Her taraf hediye, balon, animatör ve İştar'a normalde asla vermediğim muzur gıdalar doluyken,İştar ne yaptı dersiniz? Partinin ilk 1 saatinde resmen bana yapıştı! Sürekli yanıma gelip,ya kucağıma oturdu, yada ağlaya ağlaya birilerini bana şikayet etti.Bana düşkün olmasının yanı sıra, aslında doğum günü çocuğunun bizim sık görüştüklerimiz arasında olmaması ( yanni kimin doğumgünü ki bugün sendromu), bu aralar kuzeniyle de az görüşüyor olması ve görüşseler de birlikte oynamaktan çok tv seyretme ve bireysel takılma boyutunda olmaları ( Zeynep 6 yaşında,İştar 4,5 ve kesinlikle iki yaş grubu arasında dağlar kadar fark var),kuzeninin son doğum gününde kendini biraz dışlanmış hissetmesi ( 6 yaş ve üzeri kız çocuklarının biraz kötücül olması nedeniyle partideki bir kaç kız İştar'la oynamak istememişti) İştar'ın bu davranışlarının altında yatan diğer sebepler.
Bu faktörlerin olmadığı durumlarda da İştar yine bir bahaneyle yanıma geliyor ama..Oturup düşündüğümdei birden parçalar birleşti gözümün önünde.
İştar'ın bu aralar keşfettiği duygusal durum aslında " dışlanmışlık hissi"
"Oyun kurdular, beni almadılar".
"x benimle oynamıyor"
"y, sen git dedi bana"
Bu cümleler şu sıralar İştar'ın ağzından sık duyduğum konu başlıkları. Dikkatimi çekiyor ve gözlemdeyim. İştar yapı olarak aslında hassas,içli bir çocuk. Daha küçük yaşlarda, oyuna alınmadığı zaman direkt kafa göz girerdi.Zamanla büyüdü ve bu tip sosyal engellerle karşılaştığında verdiği tepki artık içe kapanma ( gruptan ayrılıp, kenarda durma) yada ortamda ben varsam hemen koşup şikayetçi olma.Okulda da aynı şeyleri yapıyor mu bilmiyorum.Soramıyorum da.
Offf maalesef öğretmeni çok tecrübesiz bir kız,bu tip psikolojik tahlilleri yapacak durumda değil.
Okulun pedagogu da var ama İştar özelinde yardım alabileceğimi hiç sanmıyorum.100 tane çocuk var okulda.Kadının hakim olduğu çocuklar ancak sorunlu olanlardır.Diğerleriyle ilgili velilere yaşa göre genel geçer bilgiler verip geçiştirir.
Oysaki İştar'ın şu an içinden geçtiği bu duygu durumu, ilerideki tüm yaşantısını etkileyecek boyutlara da gelebilir.Ben bu süreci önemsiyorum ve bir kaç defa daha benzer şeyler gözlemlersem, bir uzman yardımı almayı düşünüyorum.
Çocuğun öncelikle duygusal gelişimi önemli.Bana göre bir insanın hayattaki en büyük başarısı sağlıklı ve sevgi odaklı sosyal ilişkiler kurabilmiş olması.Buradan kastım çok geniş arkadaş çevresi vs bile değil, bu ancak bir sonuç olabilir.Sosyal ilişki dediğimiz şey o kadar geniş kapsamlı ki. Anneannesiyle, kuzeniyle, amcasıyla, sınıf arkadaşıyla, annesinin arkadaşıyla, öğretmeniyle, kısacası hayatında karşısına çıkan herkesle kurduğu 1 dakikalık yada bir ömür boyu sürecek insanı interaksiyondan bahsediyorum.
Komşu teyzeyi gördüğünde "günaydın,nasılsınız" demeyi akıl edebilen,eve misafir geldiğinde" hoş geldiniz" cümlesini içinden geldiği için, gerçekten o kişiyi önemsediğini göstermek istediği için söyleyen, kendinden yaşça küçüklere sevgi dolu davranan,sorunlara kavga yada şikayet değil çözüm odaklı yaklaşan, arkadaş canlısı,insan sever, gülümseyen, mutlu olmak için dış etkenlere ihtiyaç duymayan bir çocuk yetiştirmek benim hayalim. Böyle bir insan hangi üniversiteden mezun olmuş olursa olsun meslek hayatında başarılı olur,Bu insan iyi bir evlilik (bundan kastım elbette mutlu olacağı bir evlilik) de yapar.Çok güzel yada çok akıllı olmasına hiç gerek yok.
İştar, bir şekilde hayatın ona getirebileceği tüm dalgalara karşı dayanıklı bir gemide olmalı ve bunun da temelleri 0-6 yaşta atılıyor aslında.Herkes özgüven özgüven diyor ya, hah işte İştar, alınmadığı o oyunu dert etmeyecek kadar öz güvenli olmalı ve karşılaştığı sosyal sorunlara bir şekilde çözüm üretebilmeli..Dışlandım deyip demoralize olmak yada koşa koşa bana sığınmak yerine,arkadaşlarının o oyunu bırakıp, kendisinin kuracağı çok daha ilginç, yeni bir oyunu oynamasını sağlayacak kadar "cingöz" bir çocuk olması, ileri hayatında yapacağı en büyük yatırım aslında.BU konu önemli, daha çok araştıracağım. Zaten bu sıralar bol bol Özgür Bolat izliyorum youtubeda.
Neyse ya, ne çok yazdım.Ve woww nereden nereye geldik İştar'ın bloğunda. İlk dişi çıktı, altına çiş yaptılardan ,derin psikolojik çözümlemelere geçtik artık. Bir insan büyütmek ne kadar keyifli bir yolculuk..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder