Ve yine bir sabah o masum insanları dağıtmak ve eyleme son vermek için polisin herkese biber gazı sıkmasıyla ,ufak çaplı ve çevreci bir tepki olarak başlayan durum, toplumsal bir kırılım noktası haline geldi.Bir anda sade vatandaş,işçi,emekli,sanatçı,öğrenci binlerce insan Gezi Parkı'na doluştu ve el ele tutuşarak polisin bu tavrına, Gezi Parkı'ndan sökülen ağaçlara, oraya yapılacak AVM' ye ve tüm bunlardan öte, uzun süredir devam eden ancak özellikle son 1 yıldır etkisini iyiden iyiye hissettiren "yaşam tarzı müdahalesine" karşı birlik oldular, seslerini duyurmak istediler. İştar kızım, maalesef o insanlar da yine polis tarafından gazlandılar. Bir çok kişi yaralandı,gazdan herkesin gözü yaş içinde kaldı.Bu defa daha da fazla insan geldi, annen baban gibi, sıradan insanlar. Belki hayatı boyunca hiçbir ideolojik eğilimi olmamış,protestonun "p" sini bilmeyen sıradan insanlar..Twitter, Facebook gibi sosyal medyalarda örgütlenen bu güruh meydanlarda saatlerce slogan attılar,işten çıkıp geldiler, evden poğaça pişirip geldiler.Taksim'de başlayan protestolar, senin doğduğun şehre de yayıldı. Binlerce İzmirli, Gündoğdu Meydanında toplandılar,barışçıl bir şekilde Taksim direnişine destek verdiler.Aynı durum pek çok başka şehirde de devam etti. Her gün, göstericilere polis müdahale etti, yine bir çok insan yaralandı.Akşam 9 itibariyle, seni uyuttuğum sıralarda oturduğumuz site tencere tava sesleriyle inliyor, herkes avazı çıktığı kadar hükümeti istifaya çağırıyor. Son 6 gündür, toplumun belli bir kesimi "ehh yeter be artık" diyor avazı çıktığı kadar. Durum artık Gezi Parkı direnişine destek olmaktan çıktı, bir başka yöne doğru evrildi, park sembol oldu.
İzmirden direnişe destek görüntüleri |
İzmirliler her aksam iş çıkışı Gündoğdu meydanında |
İran'ın pek çok kentinde müşterilerimiz var. Tahran'daki bir sektör fuarına o dönem tüp bebek tedavisi gördüğüm için katılamamıştım. Ancak bundan 4 sene önce,yaklaşık 5 saat İmam Humeyni havaalanı transit bölümünde kafamda uyduruk bir başörtüsü,kollarım görünmesin diye giydiğim ceketimle havalandırması çalışmayan alanda oldukça sıkıntılı saatler geçirmiştim ve o bile bana yetmişti. Asıl gideceğim yer olan Tayland için uçağa binmeden önce tepeden tırnağa kara çarşaf giymiş bayan güvenlik görevlileri her yanımı kontrol amaçlı mıncıklamış ve gidecek tüm yolcuları da çabuk olalım diye herhalde bol bol Farsça azarlamışlardı. Amannınn nidalarıyla hepimiz başörtülerini bir kenara atıp Tayland uçağına binmiş ve arkamıza bile bakmadan devrimin kentinden kaçmıştık.
Zaman zaman beni ziyarete gelen İranlı müşterilerim yanlarında bazen eşlerini ve çocuklarını da getirirler, yada en azından cep telefonlarından çocuklarının fotoğraflarını gösterirler.İran'da bir kız çocuğunun başının kapanma yaşı 4.
7 yaşından sonra ise mutlaka şeriat hükümlerine uygun hareket etmeli.Elbette İran'daki kısıtlamalar Suudi Arabistan kadar değil ancak benim tanıdığım tüm İranlılar bu yaşam tarzı müdahalesinden son derece rahatsızlar.Kadınlar Türkiye'ye geldiklerinde yeniden doğmuş gibi oluyorlar, derhal başörtülerini ve pardesülerini fırlatıp atıyorlar. Çoğu da genellikle alışveriş ,estetik ameliyat yada adam gibi denize havuza girebildikleri bir tatil için buralara geliyor.Bu noktada işte hep merak eder dururum: "Bu insanlar inanışları gereği örtünmüyorlar mı? Yoksa bu onlara bir dayattırma mı ?"
Peki madem dayattırma, nasıl oldu da ezici çoğunlukla ve gayet de demokratik yollarla rejimini bir gecede değiştiriverdi o ülke?İşte, belki de bizde günlerdir meydanları dolduran o kitleler ya sayıca azdılar orada yada direnmek yerine ülkeden kaçmayı yeğlediler.
Her ne olursa olsun, İştar adına içim çok daha rahat.Büyük ihtimalle iktidar olaylardan sonra söylemlerini yumuşatacaktır, burası gerçek ancak şundan eminim ki kızımın gelecekteki ülkesi asla İran olmayacak, olamaz.Meydanlarda sloganlar atan yüz binlerce insan buna izin vermeyecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder