Zaman zaman google amcada bir şeyler ararken bir bloga denk gelirim, okuduğum şey, yazarın tarzı hoşuma gider , bütün bloğu okumak isterim; aa o da ne! Yazarın ilk aylarda post üstüne post attığı bloğu giderek azalmış, sonlara doğru senede 3 e düşmüş..
Benim de üzerine titrediğim ve İştarın gelişimini kaydetmek açısından çok doğru bir iş yaptığım bloğuma son postu yazalı 10 ay olmuş..
Ama tembellikten filan değil elbet..Hiç tarzım değil, tam tersi görev ve proje kadınıyımdır..
Vakitsizlikten mi? O da sayılmaz, hele son bir kaç aydır o kadar çok vaktim oldu ki.
Ama şu 10 ayda yazmadım, yazamadım..
Küçücük-minicik bir mazaretim var çünkü..
Şu an sol çaprazımda, emzirme yastığının üzerinde yatıp etrafına bakınan boncuk gözlü, topaç gibi bir şey..
Baştan alayım..
Hani en son postu Temmuz 2015' te yazmışım ya bloğa..
Haziranın son haftası Danimarka'daydık.İştarı Avrupanın en büyük Legolandına götürmek ve orada yaşayan eşimin arkadaşlarını görmek, onlarda kalmak için..( bu seyahatle ilgili detaylar bir sonraki postta) Arkadaşımız sağolsun her akşam bize özel yemekler yapıyor, aşçılık hünerlerini sergiliyordu.Ben de onun bu misafirperverliğine gereğinden fazla şekilde mukabele ediyordum nedense: pişirdiği rostoyu tabağımdan silip süpürdüğüm yetmezmiş gibi, kalan etin tamamını da herkesin şaşkın bakışları altında hüplettim.Gündüzleri gittiğimiz yerlere olan yolculuk süresi genelde uzundu ve ben mutlaka ama mutlaka uyuyakalıyordum.Uyuma işini o kadar abartmıştım ki, saat 10 gibi evlerinde kaldığımız arkadaşlarla iki çift laf etmeden yatağa kıvrılıyordum.
Döndükten bir kaç gün sonra,adetimin 1-2 gün geciktiğini farkettim!!
Panikledim-şaşırdım-kahroldum-çok ama çok mutsuz oldum..İki düşükten sonra bunun yine başıma gelebilecek olma ihtimali mahvetti beni..Aylarca eşimin tüm ısrarlarına rağmen tüp bebek merkezine gitmemek için bin takla atmıştım bir de..
Cesaret edip eczaneden predictor bile alamadım bir kaç gün. Başka bir gün selülit kremi alırken " ha bir de predictor" dedim artık çünkü neredeyse 1 hafta gecikmiştim..
Eve gittim, testi yaptım ve bam !! Saniyesinde çift çizgi oluverdi pencereler..
Ben yine yeni yeniden hamileydim..
Dördüncü defa..
Ağlayamadım bile..
Akşam eşime haberi verdim , yanıtı aynen şu oldu: 3 ay sonra görüşelim!
Hiç ümidi olmadığı gibi, bana manevi destek olmaya da niyeti yoktu..
Hangi doktora gidecektim, ne olacaktı derken o anki psikolojimle en mantıklı tercihi yaptım: Bostanlı'da bir kadın doğumcuya gidecektim;doktor hanım hem jinekolog, hem akupunktur uzmanı hem de nefes terapistiydi..Yani duble bakım: hem ultrason, hem ruhsal terapi! Bu hamileliğin de düşükle sonuçlanacağına o kadar emindim ki, düşük olduktan sonraki kısmında ne yapabileceğim üzerine yoğunlaşmıştım daha çok.
Randevuyu aldık gittik, kadına bütün hikayemi bir bir anlattım.Ve dananın kuyruğunun ilk koptuğu an: ultrason. Bir adet kese orada duruyordu, çapı, pozisyonu her şeyi yerindeydi,şimdilik merak edilecek hiç bir şey yoktu..
Ama biliyordum ki bir önceki hamileliğimde de bu aşamaya kadar her şey iyiydi, bu böyle devam edecek değildi..Böylece ben aynı doktorla meditasyon-akupunktur-nefes terapisine de başladım..Haftada bir gittiğim seanslarda kendimi çok iyi hissediyordum..
Sonraki hafta gittiğimizde ise o sihirli sesi- kalp atışını duyduk..Bir öncekinde de duymuştuk ama ya sonra duyamazsak?Endişe duyduğum her an doktorumdan bir seans talep ediyordum..
Derken bir gün midem bulanmaya ve peynir ekmek aranmaya başladığımı fark ettim..Tıpkı İştar'daki gibi..Her gün ve her daim midem bulanıyordu ve bulandıkça ben rahatlıyordum-biliyordum ki içeride her şey yolunda.
İkinci ultrason-ve evet hala oradaydı o..
O..
İştar'ın kardeşi..
Ayşe Mitra.
Onun hikayesi de şu an yayında.Hamilelik,doğum,lohusalık ve ötesi..En az İştar kadar büyük bir mucize,Allah'ın bana ikinci lütfu..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder